Pürüzlü tenlerin kutsanmamış ırmakları olmayı göze alarak,

Bir parça sadeceyle yıllanmalı secdemiz.

Ve öğrenilmiş sıkışıklıklar klonlanıyor kadın rahminden,

Çünkü düz bir dünyanın çiftleşmesiyiz,

Çünkü hak etmiyoruz elips olmayı,

Sevişmeyi güneşle öyle riyakar, öyle yörüngesiz.


Yakılan bir cadı gibi kazığında,

Bir zerdüşt gibi belki de,

Simsiyah patiğiyle ayağımın altında yaşam.

Kaç sene geçti, tam olarak neye şahitiz?


Bu sabah intihar özlemiyle uyanmamıştım ben.

Bu sabah sirkelenmek üzere olan bir beyaz çarşafla uyanmıştım.

Hıdırellez ateşi belki de yatağımın ortasında,

Ve ip atlıyor yetim anılar.


Fransız kalıyorum iç sesime, annem

Anneler boğazımızın iç sesidir çakramızda.

Lordumu annem indirdi tahttan, onun sesi

Lordumu ben indirdim sandım tahttan, onun sesi.

Anneler uzun bir sestir savaş ortasında.

Bizim ağzımızda yaşar yeşil düşleri.


Yakılan bir cadı gibi kazığında,

Bir zerdüşt gibi belki de,

Kalın süveteriyle göğsümde sıcacık hayat.

Kaç sene geçti, tam olarak neye şahitiz?