kendimden haber alamamak sorunundan müzdaribim

aslına bakarsanız iyi anlaşırdık,

fena kadın değildi

her sabaha adını anarak başladığı bir adam vardı

karışmıştı saçları

-aklı kadar olmasın-

ve dökülmekteydi omuzlarından

ne büyük meşakkat gelirdi omuzlarına

hem saçlarını hem sancılarını taşımak


aleladecilik giderdi hoşuna

tumturakta gözü yoktu

görmedim uzun zamandır,

şimdi nerededir?

hâlâ pencere pervazlarında vuslat mı beklemektedir?

anlamadı, anlamaz

dönmeyecek o geri desem de duymaz

gitmiş dün gece,

uyandırmadan çıkmış usulca

umudu kestim diye mi darıldı bana?

öyle ise haber salın

çok mahçup hissederim ona karşı


bekler dururum öldüğüm bu yerde

bir gün döner de,

yanında götürdüğü nefesi

armağan eder diye