Korkaklarla oyun oynanmaz.

Cesaret sahibi yahut cesaret göstermeye cüret edenlerle oyun oynanır.

Ve saklambaçta asıl mesele nereye kaçtığın değil iyi saklanmaktır.

İyi saklanmak zor meseledir, bir kişiyle yerini paylaşıyorsan bu büyük bir risktir.

Ama teksen ve yerin güvenilirse, senden iyisi yok.

Fakat bu sefer de heyecan duyacağın herhangi bir şey kalmamış olacak.

Ömrün boyunca saklanabilir, hatta yerinden kımıldamayabilirsin.

O zaman hayıflanmanın anlamı yoktur, uzatılmayan ele.

Risk almak korkaklara göre zorlayıcıdır.

Dönem dönem herkes bir korkak olarak yaşamıştır.

Ama cesaret sahibi olmayı elde edenler, korkak olmayı büyük bir zayıflık olarak nitelendirerek çoğu zaman aşağılayıcı bulurlar.

Korkaklık cesaret elde etmenin bir basamağıdır.

Basamağı çıkan tekme atar.

Çıkamayanlarsa, saklanır.

Saklanmak görülmemeyi riske almaktır sadece.

Ve görülmemek, duyulmamak bir insanın kendine yaşattığı en zor şey olabilir.

Cesaret sahibi olan kişiler gökyüzüne bakmayı iyi bilir,

fakat bir korkak gökyüzüne bakmanın bile kendisinde duygusal bir risk oluşturacağından tedirginlik duyar.

Ama göğe bakmak,

Bağırmak, gülmek, ağlamak, kahkaha atmak, heyecan duymak... Bunlar her insanın gerçekten yaşaması için tatması gereken duygulardır. Çoğu korkaklık duygusal olarak gerçekleşiyor ve somut şeylere varana kadar ilerliyor. İletişim, ilişki, hayatta var olma, bireysel kendini keşif bu noktalarda insan yetersiz ve zayıf olabiliyor. Bu korkaklığı nasıl aşabiliriz? Sanıyorum bu korkunun ana kaynağına ulaşmak için çabalamalı. Ve özveri göstererek, kendimize zaman vererek bu korkunun sebep olduğu durumla mücadele etmeliyiz. Ve bu mücadelede kendimizi tanımalı, tartmalı, bir başkasının olmasını istediği kişi gibi değil, kendi olduğumuz şekilde davranmak ele alınmalı.

Ancak bu şekilde bu sorunlu bölgeye varabiliriz. Evet insan ilişkileri bu noktaya varışı kimi zaman kolaylaştırıyor fakat burada önemli bir nokta kişinin kendi kendisi için çaba göstermesi. Bir korkak, korku duygusunu çoğu zaman kabul edemez. En azından bu noktada cesaret gösterebilmek güzeldir... Korkunun sizin çevrenizden çok size sirayet eden bir diğer yanı yeni şeylere hiç ulaşamayacak olmanız olur. Yeni şeyler bir tehdit değil. Hayatın bize kattığı yeni değerler ve kendimizi keşfetme yolunda, kendimizde yeni daha önce tanışmadığımız yanlarımızla tanışmamıza vesile olan bir olanak sunuyor. Ve insan keşfedebildiği kadar kendini keşfetmeli bu hayatta. Kendini tanımak bu noktada önemli bir rol oynamakta. Evet karmaşık, çelişkiliyiz... Fakat insanın kendinde yeni bir şeyler keşfetmesi. ''Bakmak ve görmek'' eylemleri arasındaki fark kadar büyük ölçüde yaşamımızı etkileyecek bir şey olur. Saklambaç oynuyor ve saklandıysanız, eminim parmak uçlarınıza kadar kendinizde birçok şey keşfetme yolculuğuna çıktınız. Ama artık saklandığınız yerden çıkma vakti. Koşmak ve varmak.

''Ebe-sobe'' gibi kelimeleri duymak. Mesele kazanmakta değil kaybetmek değil. Yakalanmak yakalanmamak da değil.

Mesele sensin! Saklandığın yerden çıkabilmen...

Mesele sadece sensin.

Saklandığın yerden çıkabilmen.