Uyandın. Yüzünü giyinin .Camı açtın, karşıki evden; hani şu hep bağırmalar gelen karşıki evden, hasretinle yandı gönlüm çalıyordu. Senin açılan penceren ile onunki kapandı. Pencerenin ardında kimin olduğunu bilmediğin bir hasreti paylaştın. Bir hayat gibi.

Balkona geldin, biraz da buranın havasını solumak istedin. Biraz da burayı soldurayım, dedin. Sabahları ve öğlenleri güneşin en güzel vurduğu balkonu gözledin. Saksıdaki çiceği özledin. Terasınızdaki çicekleri özledin. Babanın o çiceklere değen ellerini düşledin. Masanın üzerinde duran, boynu kıvrılmış fakat güneşten hala çok keyif alan çiceği izledin. Kuşlar geldi, gitti. Kuşlar selamladı çiçeği. Bazıları biraz konuştu yüzüne yüzüne.

Sizin balkonunuzun evlerle çevrili olduğunu ve hiçbir zaman bir kuşun gelip aleoveralarını selamlamayacağına içerledin. Neyse ki güneşin varlığından haberdarsın diye kendini teselli ettin. Şair'in dediği gibi: Her şeye iyi tarafından bakmayı kim öğretti bize?

Ev halkı bir bir uyandı, kimse çiceğe "Günaydın" demedi. Kuşlardan ve birbirinin kıymetini bilen doğadan başka.

Sen selamladın arkada çalan türküyü, sen selamladın babanın o silinen silüetini. Sen; seni besleyen ve seni doyuran her şeyi selamladın.

Güneşin yansıyan kıvrımlarına dahi bir öpücük kondurup, telaşlar içinde yüzmeye başladın.