Ellerim cebimdeydi sana gelirken

Sıcak, az nemli ve yumuşacık

Dışarıdan telaşı bundan olsa gerek

Ellerim cebimde, her şeyim elimdeydi

Sana gelirken


Yanlış anlama güzel, eziklikten değil

Sadece belki, olur ya, tutacağın falan

Belki de öpeceğin tutar hani

Sana gelince


Sana gelirken güzel, endişe ile katık

Aşk mı dersin sevda mı ne artık

Ki zaten arasında bir deniz vardır

Aşk ile sevdanın 'Akdeniz'

Ellerim soğuk terlemesin n'olur artık

Sana gelirken


Ellerim cebimdeydi sana gelirken

Cebimdeydi ya, cebimde.

Cebine tutunanlar bilirler ancak

'Sürüklenmek ne denli ürkünç'

Sana gelemeden.


Eziklik de var hani ama, sanki

El! Mahrem, sakla, yüzüm kızarık.

Fakat hâlâ elim cebimde, ne buruk

Sana gelemezken.


Şimdi dargın bulutların altında

Bir yerle bir diğeri arasında

Gün aşırı mekik dokumaktayım

Merak dahi etmiyor olsan da


Bazen acıyorum bir kara kuru

Düşük omuzlu dilenci çocuğa, tramvayda

Bazen de Edirnekapı'daki üstgeçidin

Köşesindeki lif satan teyzeye

Garibim, yerine bir Arap çökmüş

"Açız yardım edin"


Sana gelirken gülüm, vay ah hey!

Sana böyle gelinmez, sana güzel

Gelirken, ne yemi karganın ağzındaki

Ne güneşe dönük kedinin kısık, keyifli

Avare ve tasasız gözlerini

Sana nasıl gelinir gülüm, vay ah hey!

Sana da gelinemez artık.