“Sanal” dünyanın içinde konuşmak, bazen plastik kredi kartlarıyla harcama yapmaktan daha kolay görünmüyor. Ömrümü heba ettiğim onca yılın sonunda geldiğim noktanın MSN’den sonra burası olması, beni hâlâ ilk günkü kadar hayrete düşürüyor. Ekranda gördüğüm her şeye like tuşu basmaktan gerçekte var olan güzellikler gözüme görünmüyor. Klavyelere dokunduğum kadar senin eline dokunmak isterdim sevgilim. Nefes aldığım yer bir word sayfası değil de boynunun hemen yanı olsun isterdim. Bu içine düştüğüm kuyu beni sultan eder mi bilmem ama sana köle olacak kadar beraber yürüdüğümüzü zannederdim.


Yüzlerini görmediğim insanlar, yargı makineleri ellerinde, benden doğrunun üzerini çizmemi istiyorlar. Her gün ülke gündemi; simgesi özgürlük olan bir kuşun, hani en sevdiğin, Twitter üzerinden konuşuluyor. Görsen üzülürdün bilirim, hashtag yazıp parayı basıyorlar ve onların istediği, herkesin sofrasına misafir oluyor sevgilim. Parası olan kazanıyor tüm oyunları. Bizim dolmuşa bile verecek paramız olmadı. Yitirdim ben de tüm umutlarımı. Kazanamıyorsam kaybeden olmayı bile beceremedim.


Yönlendirildiğim dünyayı tanımıyorum aslında, en yakın arkadaşımın nasıl hissettiğini biliyorum ama dün gece Instagram’da paylaştığı fotoğraftaki gibi görünmediğini biliyorum. Kardeşimin kahkaha atarken gözlerinin parıldadığını görüyorum ama içinde çektiği acıları benimle paylaşmadığı için ona like atmıyorum.

Kime inanmalıyım sevgilim? Göründüğü gibi olmayana mı yoksa olduğu gibi görünmeyene mi? Bana ekranlarda gösterilen hayatlara mı yoksa sokak sokak gezdiğim sana mı? Son model telefonlara mı, en iyi notebooklara mı, çok pahalı arabalara mı, alınıp da gidilmeyen yazlıklara mı?

Kimin tarafında saf tutmalıyım ben? Sen olmayınca elimde kalan sıfatsız bir tamlama. Adım yok, açtığım hesaplar artık anonim diye geçiyor. Görsen de tanıyamazsın beni, benimle alakası olmayan birinin profili.


Mutluluğun banka cüzdanlarında olmadığını seninle bir ormanda piknik yaparken öğrenmiştim. Sen gittikten sonra hiçbir orman ve hiçbir piknik alanı beni mutlu edemezdi, bunu da öğrendim. Buralar tek gerçeğim oldu, artık sanal dünyamla gerçek dünyamı birbirine karıştırdım. Merak etme, tuzu biberi sen oldun. Beş kuruş param yok hâlâ, sen gittiğin için mi mutlu değilim yoksa param olmadığı için mi? Emin değilim.


“Henüz gerçek hayatla tanışmadın.” derdi bir arkadaşım. Seni sanal sandım, gerçek hayata böylece daldım. Param olmadığı için acı çekmeye layık görülmedim, o yüzden sahtecilikten kaç yıl alırsam alayım tek suçumun gülmek olduğunu bilmeme rağmen bunun üstesinden gelemedim. Paylaştığım hiçbir fotoğraf, binin üzerinde like almadı, bu yüzden çirkin seçildim. Ettiğim hiçbir lafı kimse retweet yapıp duvarında paylaşmadı, bu yüzden insan yerine konmadım. Sanırım hep bu yüzden anonim kaldım, kimse asıl kimliğimi merak edip benimle görüntülü konuşmadı. Sen olsaydın ellerimden tutardın. Geçti, derdin ve ben gerçek hissederdim. Üzgünüm, bu yüzden hep sana(l) kaldım.


Sana bu yazılanları bir kuşun kanadında ulaştırmak vardı, oysa ben artık ekranın diğer tarafında olan sanal bir oyuncağım. İsmimi, karakterimi her gün değiştiriyorum. Kaybettiğim oyunları tek tek kazanmaya başlıyorum. İnsanların beğenisine çıktım, onlar onaylarsa nefes alıp senden kurtulacağım. Sesimi duyurabilmenin tek yolu kendim gibi olamamakmış, bundan kolay ne var? Gör bak, beni tanıyamayacaksın.

Farklı olanı hiç kabullenmiyorlar sevgilim, farkında olanı hiç aralarına almıyorlar, geri takip etmiyorlar.

Gözümü göğün maviliğinden alamazdım, kamaşırdım; şimdi karmakarışık bir sosyal medya içinde hissetmediğim ve görünmek istemediğim gibi afişe ediyorum kendimi.

Kuş seslerinden önce bildirim sesleri tırmalıyor artık kulaklarımı, öyle alıştım ki kanıksamıyorum bile.

Sana sarılamıyorum, ellerim hep son model telefonumun üstünde.

Keşfette takılıyorum.                                                                

Giderek en iyisini yaptın sevgilim, çünkü ben çoktan yerini yabancı dizi listemle doldurdum.

Sen olsaydın beraber İsmet Özel bayrağı çeker, “Evet, isyan!” diye bağırırdık. Şiirle aramı açtığımdan beri kabullendim içimdeki sahteliği.


Galeride saklanmış tebessümlerim kandırmaya yetiyor sevdiklerimi.


İçini karartma, ben hâlâ ayna diye seninle göz gözeyim.


Mobil verin açık olsun sevgilim, çünkü kavganın göbeğidir benim yerim.