“Ben yaşamaya değil ölmeye hazırlık yapıyorum”


Ah annem, farkındayım anlamıyorsun

Hep sabırla ve bebekliğimle avunarak

Yolumu gözlüyor, beni düşlüyorsun

Gözün dünyayı dolanıyor uykularında

Torununun annesini arıyorsun

Fakat üzgünüm annem, bilmiyorsun

Başıma nelerin gelip benden neleri götürdüğünü.


Ah babam, sen biraz anlıyorsun

Yine de sen de bekliyorsun

Övünmeyi hak eden bilinçaltınla

Ve çağ diyorsun bu çağ

Bizi yaralara muhatap kılan bu çağ

Dönsün artık devran diyorsun

Oğlunu düşünerekten

Çünkü farkındasın, yaşlanıyorsun.


Ah kendim, seni çocukken öldürdüler

Gençken gömdüler

Kelimelerle tabutu dövüp gözlerinle toprağı eşeledin

Düşüncelerle doğruldun mezarından da

Bir kahpeye yenildin.

Sen kahpeliği siyasette tanırdın, sokakta

Kaldırım kenarlarında, duvarlarda, şu köşeyi dönünce

Ya da plaza tepelerinde, cami avlularında, hasbihallerde

İstişare toplantılarında gördün kahpeliği en çok

Ve sofralarda.

Sanırdın ki kimse kalbimi dövmüyor bu iyi, bu çok iyi

Tattın kalbinde kavgayı, bıçağın soğuk demirini

Kelimelerin acı zehrini ve mermiyi

Atıldın dünya dört duvar, durdun

Zıpladın, sıçradın başın göğe değmiyor

Aldandın, ayağının altına aldın aşkları

Utandın sonra ve o parkta ağladın.

Sen her yerde ağlamıştın oysa

Yol kenarlarında, sahillerde

Akasya ağacının altında

Meclislerde, istişare toplantılarında

Camilerde ve sofralarda.

Sofrada ağlamanın hüzünlü bir tarafını bilirsin

Ağzındaki ekmek ağzında kalır

Yutamazsın, tüküremezsin, çiğneyemezsin

Gözyaşlarınla yoğurur durursun

Bütün dünya seni görmezden gelene dek

Ki bu çok çabuk olur

Ağlakları sevmez bu dünya

Görünmez olursun, çok konuşulursun.


Ah geleceğim, o kadar tanımıyorum ki seni

Bir yabancılık bu kadar kasvet doğurabilir

Öyle çekiniyorum ki senden

Kaçabildiğim kadar kaçıyorum

İşin garibi

Kaçmaya çalıştığım her an seni yaşıyorum.