yorulduğumu fark ettiğimde bir fark kalmamıştı

bu antibiyotikle verdiğim savaştı

beynimde bir cenin oluşmuştu.

vermidon klasiği sanki, şimdi anlayabiliyorum.

mücadelem kendimle bunu biliyorum.

şimdi ne derdin burada olsaydın

söylenirdin bana, sitemle karışık sevmezdin bazı huylarımı

sana dokunduğumda ya da saçlarını okşadığımda

parmaklarımın arasında kalan saç tellerini sevmediğimi mi düşünüyorsun.

o da senden bir parçaydı az öncesine kadar,

kopmadan, solmadan ve gayet de durağan

senden.

onu da sevdim, asla ayırt etmedim.

aklında soru işaretleri kalmasın,

bir cinayeti çözer gibi uğraştım.

sana varmadan, seninle olmayı

seni öpmeden, utanmayı

sana sarılmadan, dokunmayı...

ben sana gelmeden çoktan halletmiştim.

bundan senin haberin yoktu,

çünkü benim dışımda kimsenin bilmesine gerek yoktu,

bir ihtimalle tanrının da sana söylemeye

bence cesareti yoktu.


yoruyor beni detaylar,

aklımda kalan bazı sorular.

mesela seni bir daha görebilecek miyim

düşünüyorum da

ihtimal veriyorum.

dünya çok büyük, hem de aklımın alamadığı kadar çok

ama biz ufağız.

beni zaten bilirsin.

fakat

biz seninle varız,

ve aramızda bir yolun, bir denizin, bir oksijenin

bir yıldızın, bir başkasının olması önemli değildir heralde.

bir kaldırımda, bir üst geçitte, bir metroda

yahut bir otobüste.

her ne olursa olsun bu yaşananların üzerine

göz göze gelme ihtimalimizi pi sayısına bölüyorum

biliyorum

tükeniyorum.

zaman dilimiyle de alakası yok,

yaşadığımız şeylerden bağımsız olarak karşılaşalım.

biz yabancı gibi de olsak, düşman gibi de

o gün yaşadıklarımıza her gün çelenk yolluyorum.

hiç utanmadan her gece gidip adımızın yazılı olduğu mezara lanet okuyorum

sen ise dik duruşlu, kendinden emin olarak istemiyorsun

ben sana gelmek istiyorum, sen istemiyorsun

benim sana gelmem gerek

benim orda senin için olmam gerek

sen gelme diyorsun.

keşke sen gel desen.


şimdi tüm bu olanları unutmama kararı aldım,

o saatlerde, ikimiz adına bir karar vermiştin

acıktığımızı düşündüğün için yemek söylemiştin,

ki hiç unutmam hesabı bana ödetmemiştin. eyvallah.

duştaydım bense, o an aklımda sadece suyun üzerimde bıraktığı,

tomurcuk tomurcuk birikintiler ve sen vardın.

gelen yemek bir ihtimalle bayattı,

sanıyorsun ki bizi zorlayan bu ayrılık değil hayattı,

bence neresinden bakarsan bak

gecenin ilerleyen saatlerine kadar sevişmemiz bir sanattı.

ama sen bilmiyorsun, belki de hiç düşünmedin

seninle beni zorlayan nedenlerin

kişisel çığlıklar olduğunu.

çünkü neresinden bakarsan bak

açıklanamayacak kadar esrarengiz sebeplerle ölümünü kutladık ayrılığın.

bana paha biçilemez bir mutluluğu yaşattığında

nereden bilebilirdim ki arkasından gelecek mutsuzluğu.

ben zaten senin dışında hiç bir şey-dim.

sen yokken de olduğum yerdeydim

ama ben olduğum yerden şikayetçi değildim

olduğum yerde alışılmadık bir şekilde sen vardın,

cümle böyle bitiyor.

sen vardın.

sen gittin.



sandım ki gitmezsin