Zambak uçurumu yüreğinde taşımaktadır
Mavi fazla soğuk bir renktir
Siyah tarafsız
Ellerimin altındaki bedeninse, cehennem sıcaktır
Bu sabah,
Karanlığına güneş doğmuş sevgilim
Bu sabah metrekareye daha fazla umut düşüyor
Bundan büyüyor gözlerimizin numarası
Umuda boğulup sağır oluyoruz
Dudaklar arasındaki dillerse lâl
Anın naifliğinde soluklanıyor bedenlerimiz
Daha çok yol alır kimsesiz telaşımız
Parçalanmış aşklar ya da köpekler
Sağa sola ötelenmekten usanmış arayışlarımız
Parmaklarım, duyguların diktatörü
Ama biz soğuk yeşili sıcak renklerle süsleyenlerdeniz
Belki Michael Jackson bir yerlerde yaşamaktadır
Hitler'se zamanında intihar etmemiş, ölmemiştir
Lenin cinselliğin kurbanı olmamıştır
Freud'a göre aşk yoktur
Stendal'a göre aşkın yaşı yoktur
Shakespeare demiştir ki;
Gözlerle değil, akılla bakmaktadır aşk
Bukowski'nin aşkı
Güneş doğmadan önce görülen sise benzemektedir
Ve Coelho ise eklemektedir
Aşk evcilleştirilmemiş bir güçtür
Benim de tüm tanımlarım sana denktir istisnasız
Sessiz bir çığlık ya da unutulan manifesto
Ölüm hala en geçerli saçmalama sebebidir
Ölüme çok şehit vermedik mi sahi
Pek çok kişinin celladı olup Azazil'le iş birliği yapmadık mı?
Belki de elimize geçmişimizin kanı bulaştı
İrem öldü mü?
Hayır,
zambak olarak uçurumuna doğdu
Bu dünyaya gelen insanların elinde haritaları, pusulaları olmalı belki
Yeterli gelmiyor kuzey yıldızı, ağaç yosunları
Hislerim, çoktan aza düşmüş bir repertuvar
Gölgesi olmayan kelimelerimizi, izdüşümsüz aşklarımızı kim kurtaracak
Satırlarım peki?
Satırlarım toplum sözleşmesinden muaf mı?
Bir gün biri çitlerle çevirip benim diyebilir mi kelimelerimi?
Ama dur
Birbirimize karışmanın tutkusu ve şehveti belki biraz da korkusu
Kendi gerçeklerimizle yüzyüze gelme tedirginliği
Ama yoktu öyle kararlı şeyler
Değil mi sevgilim
Bu masalda Şirinler Gargamel'i kaçırdı
Pamuk prenses, güçlü bir kadındı ve prense ihtiyaç duymadı
Kırmızı Başlıklı Kız ise kurtla arkadaştı
Bir kural olmalıydı, seni hiç kaybetmemem için
Seni hiç kaybetmeden bu şehri gezmeliydim
Bütün yollarım sana çıkmalı
Bedenlerimizin birbirine uyumu
Berzaha ait olduğumuzu kanıtlamalı
En çok sen yakışmalısın bana
Darmadağın güzelliğinin dışa vurumu olmalı
Sen yanımda değilken bedenim, ruhum sefaleti tatmalı
Ah ben kendimi nasıl da beğenmiyordum
Ama senin baktığın yerde en güzel ben oluyordum
Cümlelerimizi diri tutacak nefeslere ihtiyacımız vardı
Trenler bile yüzebilirdi okyanusta
Bu sefer Tanrı'nın attığı zar
Oyunu kaybettirmemeliydi
Şevkten gözlerimizde yıldızlar doğmalı, başlarımız geriye yol almalıydı tutkudan
Yüzme bilen biz
Arzu okyanusunda boğulmalıydık
Sigaramı sana yakmalıydım, çok ceset birikmeliydi uğruna
Lunaparklar kurulmalıdır çorak çöl topraklarına
Dipsiz paranoya ya da renkli tavşan deliği
Sahi sevgilim çoktan geride kaldıysa şehrin ışıkları
Sar kasedi başa da tekrardan dinleyelim
-Kordinatları Belirsiz Uçurumun Yüreğinde Açan Zambak Ya Da Sadece Zambak
İrem Yeşilyurt
2020-07-26T14:58:14+03:00Yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Karantina döneminde yazdığım ilk şiirdi ve güzel bir adamın yaşattığı güzel hislerle kaleme alındı. O an yaşadığım duyguların hepsini şiirimde yaşattım. Yazdığım gibi bıraktım , üzerinde hiç bir değişiklik yapmadım...
Mehmet Karadeniz
2020-07-25T13:37:00+03:00Bilindik isimleri yeterince iyi kullanamadığınızı düşünüyorum. Açıkcası o kısımları okurken sıkıldım ve temeli yeteri kadar sağlam gelmedi okurken her an üzerime yıkılacak korkusuyla devam ettirdim fakat sonlarına geldiğimde beni utandırdı. Fikrimce yetersiz fakat duygulu bir şiir. Emeğinize sağlık başarılar.
Harun Akhisarlıoğlu
2020-07-25T03:39:05+03:00kalemine sağlık:)