Kalbi soyunca vitamini çıkar mı acının?


Kapının ardında bir ses,

Arada bir işitiyorum geldiğini.

Gök gürlemesiyle pencereye vurması

Aynı hızda oluyor her gece.

Yüzümün bir yanı karanlık.

Aydınlık yanıma tutunuyorum epeydir.

Zırhı çalınmış bir şövalyenin

Öfkesi kadar kutsal duruyor

Masanın üzerindeki sarı vazo.

Kapıyı vuruyor,

Pencereye taş atıyor.

"Masada sarı vazo yok." diyor.

Tutuyor saçımı, vuruyor enseme.

Her tokat "uyan" diyor.

Gözüm açık, diyorum.

"Hayır." diyor.

Aydınlığa yetişince diğer yanım,

Kapı susuyor.

Kapı konuşmaz, diyorum.

Konuşmuyordu zaten.

Hep susuyordu, hep sustu.

Çay bardağında şarap ısıtıyorum.

Kapının ardında bir ses...

Tırnaklarım var gücüyle

Isırıyor yastığımı.

Kimliğim nerede, diyorum.

Çantada yok, kanepede değil.

Sarı vazonun içine baktım

Orada da yok.


"Sarı vazo yok." diyor.


Kalbin kabuğu küf tutar mı?

Soydukça eksilir mi bir yanı, diyorum.

Gözümün rimelini silerken

Yakalıyorum kapının eşiğinde.

Kedidir kedi, diyorum...

Kediyi vazonun içine koyuyorum.


-Vazo yok.

Kıracağım vazoyu en sonunda.


-Vazo yok.


Biraz çay demliyorum.

Biraz peynir...

Biraz kedi seviyorum.

Küfrediyorum biraz.

Sonra kapının ardından bir ses,

Epeyce yaklaştım, duyuyorum.

Pencereye vuruyor, ıslatıyor.


Çayı söndür,

Işığı aç...

Vazoyu kırdım işte.

Vazo yok diyorum.


"Vazo yok." diyor.


Hayır yok, diyorum.


Anlamıyor...