Birine ömründen parçalar verecek kadar aşık olmak... Ruhundan enerjiden harcamak, en kapalı kapılarının anahtarlarını teslim etmek. Ona karşı güçsüz olmak ama yine de yenilmez olduğunu hissetmek. Geçtiğimiz yıllarda bunlar oldu bana, senden oldu. Kim bilir kaç kez hatırlattın bana dünyanın güzel bir yer olduğunu, kaç kez yanaklarım gülmekten ağrır oldu kaç kez şu kalemi kağıdı dolduracak aşkı buldum sende. Sen gülünce sanki bayramlıklarımı giyiyordum, bir çayırda koşuyor yağmurda dans edip ıslanıyordum; oysa sadece birkaç duvar ve sandalye vardı etrafta. Kuru kuruya dünyanın baharatıydın. Beni görüyor beni biliyordun. Hep yapbozun fazla parçası olduğumu düşünen ruhuma parçalardan oluşmuş bir plastik değil tam bir altın levha olduğunu gösterdin. İmzan durur halâ vücudumda, çocukluğumda, geleceğimde. Ne zaman mutlu olsam seni aradım. Ağlayacak omuz için istemek kolaydı. Ama bir güneşin batışında o da görseydi diyebilmek, içini ısıtan bir ortamda yanında oturduğunu düşünmek ve daha fazlası... Anlayacağın o ki yabancılaşabilmiş değilim sana.  Halâ bazı sabahlar gün sana ayıyor, dilek haklarım senin için harcanıyor. En güzeli de hiç pişman değilim senden. İnsanlara güvenmek yalnızca derstir. Senden öğrendiğim tek şey aşktı. Onca isin pasın arasında ağzından çıkan her şey bana doğup büyüdüğüm şehirde bir cumartesi akşamı çalan şarkıydı, bakışların şefkatliydi. Ne zaman sarılsan kundakta bir bebek gibi güvende ne zaman öpsen ilk kez gibi hevesliydim. Bir şarkıyı defalarca dinleyip hâla bütün anıları hayal etmeyi sığdıramamış olmak bana şunu söyledi; sen herkesin kazıp madenlerde aradığı aşka ayağı takılmış ve bu dünyanın en iyi niyetli erkeği tarafından sevilmiş şanslı bir kadınsın.