Her sabah aynaya baktığımda, gözlerime yansıyan ve parıldayan o ışıltıyı adeta bağrıma basmak istiyorum. Bu basamağa kadar tökezleyip belki de bileğimi defalarca kez burkmama rağmen dans ede ede bu yaşa gelebildiysem hayatıma okkalı bir 'sarsıntı' bıraktığım içindir. Dans etmeyi çok seviyorum. En çok da hayatımla sarmaş dolaş ettiğim o danslar... Hiçbir şeye değişmem. Her sabah uyanıp yola düştüğümde benimle beraber gelen o güneşin yüzümü ısıtmasına bayılıyorum. Hayatıma teşekkür ediyorum. Kendime, irili ufaklı 'sarsıntılarıma', gözlerimdeki ışıltıya, sağ elim buz kestiğinde ısıtmak için yetişen sol elime...
Bitirmeden, birkaç sene önce yazdığım bir söz aklıma geldi: Hayat boyu bir şeyleri toparlayarak yaşamak, içsel yıkım getirir. Gerçekten toparlanmak için bazı şeyleri yıkmak gerekir. Sağlam bir binanın temelinde 'sarsıntının' eleğinden geçmek yatar.