Kaybolmak isterim gecenin evler arasına sıkışmış sokaklarında.

Sürüp gitsin bu yangın.

Sönmeyen bir alevin içinde bul beni.

Küllerim savrulsun göğün ellerine.

İki ev arası öyle sıkışık, öyle karanlık olsun ki ikinci bir adıma daha yer kalmasın.

Islak zemini yanan alevin külleri sarsın, yağmur yağdıkça yangın bir evden diğerine sıçrasın.

Pencereleri kapalı olmasın evlerin.

En fazla iki katlı zaten hepsi.

Bir kuş aralar belki perdeleri.

Pencere önünde bir çift bakış kırıntısı.

Elleri çenesinde, gözleri dar ve ıslak sokak zemininde.

Yangını selamlıyor, bakışları habersiz.

Bu, şemsiyeli bir kadının gece yürüyüşü değil aslında.

Bir yangının ağır ağır küle dönüşü...


Çıkmaz sokak yok gecenin unutulmuş tarafında.

Her sokak bir eve çıkıyor.

Her ev bir bahçeye.

Her bahçe bir sokağa çıkıyor.

Sonu olmayan bir döngü.

Yürüdükçe büyüyen sokaklar.

Yürüdükçe çoğalan evler ve artan bakışlar.

Pencereler sonuna kadar açık ama kapılar hep kilitli.

Bir tek sokağa kilit vurmaz içindeki yalnızlık.

Bir tek sokağa özgürlük şerbeti içirir bu yağmurlar.

Yürüdükçe özgür bir alev gibi büyümesi bundandır kadının.

Yürüdükçe küllerinin savrulması bundandır.


Yürüdükçe büyür içimdeki alev.

Yürüdükçe sürüp gider bu yangın.

Beni bul demiştim kül olmaya yakın.

Şimdi beni geçtiğim sokaklara sor diyorum

Ama penceredeki bakışlardan ve gökyüzüne savrulan küllerimden

Kendini sakın.