Geviş getiren birkaç zihnin,
Ve yaşadıkça küçülen ebeveynlerin parçaladığı belkemiğim
Omurgasız bırakılmış bir gövdeyle,
Kalktım seni sevmeye yeltendim.
Baharlardan ve kaldırımlardan konuşmak lazım gelir
Önce, anlamsız birkaç duruşu hangi nehirle sürüklemeli
Ondan bahsetmek gerekir
Korkak bir kâbusun trajedisiyim kendi çapımda
Bilenmiş kaburgalarım, durduğum yerde öylesine sivriyim
Kime kaldırmalı yumruğun tomurcuğunu
Yeşermiş gövdelerden fırlayan birkaç sazende icat etmiştir ancak sevmeyi
Gözlerinden parmaklarına doğru bir meltem fısıldıyor kıskıvrak çaresizliği
Önce sesimi yutuyorum gırtlağımla beraber
Ve küflü bir yatağa tekrar doğuruyorum seni
Bir perde misali geriyorum beyazını pencereme
Güneşi emdikçe emiyorsun çiğ çiğ tenine
Duvardan çivit bir kan süzülüyor ayak ucuma
Evvelden beridir bir prangadır içimde, bağrımı sıktıkça fışkıran senin sesin.
At koşturan coğrafyamda ancak senin sesin,
Yılkı adımladıkça silinen sesim.