günler geçiyor bir isli çatı arasında

bazen ışığa hasret bazen geceye hasret

bir adam ve ben yaşıyoruz gitgide

bir yanımız dehliz bir yanımız deniz

balkonsuz evlerde gizemli günahlarla

pervasız düşmanlarla birlikte örüyoruz

kaderin ağlarını ister istemez

isimsiz yoldaşlar ötelenmiş düşler

ve dirençsiz öfkeler son durağımız

günler geçiyor bir isli çatı arasında

bazen ışığa hasret bazen geceye hasret

 

yarasalar uçuyor sağa sola

pervazlara güvercinler konuyor

rüzgârın sesi tenimize işliyor

akşam oluyor herkes ölüyor

kuşlar bile kaçıyor insansız zamanlara

siyah bir leke kalıyor alnımızda

belli ediyor bizi yaşadıklarımız

adam ateşli gözlerle bana bakıyor

sen diyor bir goncaydın ne oldu sana

tomurcuğun pervanen ışığın yoldaşın

hani nerede ne durumdasın

demiyorum yenildim lime lime

demiyorum parçalandım yavaş yavaş

dize dize yıkıldı kafiyelerim

bir bilsen diyorum adama

ne çok yoruldum arsızca koşmaktan

nasıl bir çaresizlik içindeyim

şu çatı arasında suskun durmaktan

günler geçiyor elimde değil

yarasalar uçuyor sağa sola

pervazlara güvercinler konuyor

 

kum tepelerine hapsoluyor bakışlarımız

bizi yapayalnız bırakıp ufka dalıyor

çok az şey görüyor ve duyuyoruz

bu isli çatı arasında aldanırken

yaşamak için ne sırlar yaşatıyoruz

bir düşman binlerce oluveriyor

karıncalaşıyor gözlerimiz âdeta

bir sözcük etmiyor yüzlerce hecemiz

ölümler uyaksız şiirler yarım

sanki ben sanki biz sanki adam

her bakışın içinden sıyrılıyoruz

bir şarap gibi hayattan uzaklaşıyoruz

kum tepelerine hapsoluyor bakışlarımız

bizi yapayalnız bırakıp ufka dalıyor