Bugün güzel bir gündü. Şükürler olsun. 


Spiritüel ego nedir diye düşündüm bugün. Durup dururken gelmedi tabiki aklıma. Yoga yapayım dedim ve yoga hocası aklıma geldi. Eskiden derslerine katıldığım bir hocaydı. Fakat artık Youtube'dan takip ediyordum. Onun da spiritüel egosu oluşmuş gibi geldi bana. Ve içimden dedim ki: İnsanlar egolarını dizginlemeye çalışırken bambaşka bir egonun kurbanı olabiliyorlar ne tuhaf!


Spiritüel ego nedir diye araştırınca egoyu düşünmeye başladım. Aslında bizi nasıl da sınırlıyordu. Maalesef kurtulmak mümkün de değil egodan. Günlük hayatta "egosuz" diye cümle içinde kullanıyoruz ama işin aslı egoyu tanımak. Yani nefsini yenmek değil nefsini bilmekmiş esas olan. Ve nefsini bilen Rabbini de bilirmiş.


"Kendini bil" cümlesi de bunu çok iyi açıklıyor. Sokrates yıllar yıllar önce çözmüş meseleyi. Önce şunu bilmelisin aslında sen kimsin?


Bir garip Duygu'yum. Hayat yolunda. Yolumu kaybettiğimi düşünmüyorum. Zira her kayboluş, kaybediş, yenilgi veya yanlışlığın kadere dahil olduğuna inanıyorum. 


Evet kadere inanıyorum. Ama bu başka bir yazının konusu olsun. Kendini bilme çabasının bir ömür süreceği kanaatindeyim. Çok uzaktan uzaydan dünyaya baktığımızda yani neyiz ki biz? Küçük karıncalardan farkımız yok. Dertlerimiz, sevinçlerimiz, kederlerimiz, mutluluklarımız da küçücük ve geçici. Her şeyin ötesinde ölüm var. 


Bir nefes daha alırken bir şükür daha bırakmalıyız yeryüzüne. Çünkü varız. Burada, tam da burada olmayı biz seçtik ve yolculuğumuz kaldığımız yerden devam ediyor.


O zaman yaşamalı!


Tekrar görüşünceye kadar hoşçakal günlük.