Akşamın soğukluğunu kucaklıyorum
Bitirmem gereken onca iş varken
Seni bitirmekle meşguldü içim
Daha başlamadan biten bir hikaye
Defterin sonunu boş bıraktım
Sen doldur diye de değil
Bir kere de boş kalsın dedim
Elimi sürmek istemedim hikayeye
Bilirsin etrafımda ölüm kol geziyor
Önüm arkam sağım solum ölüm!
Ondandır belki de bunca hoşçakallar.
Sevmem ben hoşçakal kelimesini
Ölümü tadacak gözlerde gördüm o kelimeyi
Öyle bir boşlukla dolu ki
Öyle bir sarıyor ki insanı
Ağzımı da bıçak açmadı baktım gözlerine
Gidecek olan ruhlarına baktım
Ne çok acı çekmişlerdi
Ruh hürriyetine kavuşacak diye mutlu,
Beden eziyeti bırakacak diye mutlu.
Sonra gömüldüler birer birer çukurlarına
Artık yerleri burasıydı,
‘’Allah yerinde dinlendirsin’’ dedi gelenler
Bense uzun uzun baktım kara, taze toprağa
Ölüm geldi, sarıldı bana
Ancak o zaman diyebildim hoşçakal kelimesini
Kıyım gibiydi
Kıyım kıyım kıyılmış insanlar
Gölgelere karıştım sokağın kenarında
Sahi ne zamandır gelmiyorum ziyaretine?
Epey olmuş, büyüdüğümü göremedin
Senin kadar güzel ve cesur olamadım
Senin gibi sonuna kadar sevemedim, sevdiğim adamı
Ben artık sonuna gidemiyorum, sonunu göremiyorum
Yılgın bir vazgeçişle, başım önümde yürüyorum.
Zehir gibi içtim hayatı
En kötü olasılıkları hesapladı durdu beynim
Yenildim bu hesaplara
Bir yanım eğildi, büküldü
Bir yanım kaldığı yerden devam etti
Kanımda boğuldum, duvarlarımı tırmaladım
Yine de seni bozmadan sen olarak bıraktım
Böyle vazgeçtim senden
Sana hoşçakal demeyeceğim bayım
Sen sevgiyle kal.
BÜŞRA AYÜLKÜ