herhangi bir şeye karşı duyduğumuz sevgi, varlığını ebedi olarak koruyacak ve biz istediğimiz sürece bizimle kalacak bir şey değil maalesef. eğer öyle olsaydı her şey çok daha iyi ama çok daha anlamsız olabilirdi. sevginin beraberinde getirdiği her duygu bize o kadar çok şey öğretiyor ki…


çocuk yaştan itibaren bir sevgi kıvılcımı ateşleniyor içimizde ve bu kıvılcım o andan itibaren bir anlam kazanmaya başlıyor bizim için. bazen karanlık yollara savruluyor, karakterimizden ödün veriyor ve sevilmenin himayesi altına girmek için can atıyoruz. evet, sevilmek. emek verilen bir işin ardından gelen ödül gibi, para gibi adeta. fakat bu cebimize attığımız, cüzdanımıza koyduğumuz bir şey değil. bu öyle bir şey ki varlığıyla içimizi ısıtan ama yokluğunda üşüttüğümüz, hiçbir battaniyenin tesir olmayacağı bir his. üstelik kendini iyi hissediyorken dahi tedavi olman gereken ve tedavisinin kişiden kişiye göre değiştiği belki de tek şey. fakat sevginin ibadethanesinde, tıpkı bir din vazifesinin buyruklarını yerine getirir gibi sığındığımız şeye körü körüne olan bağlılığımız kaçınılmaz bir umutsuzluğa ve mutsuzluğa sürüklüyor bizi aşama aşama. hiç farkında olmadan, usulca. ⠀

yaşamaktan öğrendiğim bir şey var: herhangi birine karşı kaybetme korkunuzu belli ettiğiniz andan itibaren o kişiyi kaybediyorsunuz. öyle ki bizler platonik birer sevgi mağduru olduğumuz zamanlarda, yeni gelecek haberlerin ve bu haberi getirip içimize koyacak habercinin dilediğimiz gibi olmamasından korkarız hep. bazen tanrıyı inkar eder gibi sevginin de varlığını inkar ederiz, ta ki yatak odamıza aldığımız güne dek. işte o günden itibaren sevgi sorgulanmaz ve yargılanmaz bir hale dönüşür, onu kaybetmekten her an korkar hale geliriz. güzel şeylerin yanında yaşattığı kötü şeyleri de göz ardı ederiz. çoğu zaman sineye çeker, usulca eriyip biten gölgesi altında güzel olanları ayıklama çalışır ve masum bir çocuk edasıyla avunuruz. hiç bitmeyeceğine inandığımız bir tükenmez kaleme dönüşmüştür bizim için, hükmedercesine sessizce “bitemez” deriz içimize içimize. kutsal bir kitabı yakmak gibi düşünürüz, çarpılacağımıza ve daha sonrasında cehenneme gideceğimize inanırız adeta. ⠀


oysa sevgi; yönetebildiğin ve tek dayanağının, tek güvencenin olmadığını bildiğin sürece kendisini asil kılar. sevmek bir insanı özel kılmanın bütün vazifelerini yerine getirmek değildir. o vazifelerden sadece birisidir. ve bazen hissettiğimiz o şey, zarar verir. her şeyden öte sevgi de yorulur. çünkü sonsuz ve baki değildir. sonsuz ve baki olmaması, sevgiyi “sevgi” yapar. o vazgeçilmez değil, tek bir hissin varlığından ibaret değildir. bir tarifi yoktur ama bir tutam fazla, bir tutam eksik koyduğunda acı tat verir… ⠀

sevgili dost, ⠀

sevginin de yorulabileceğini unutma. ⠀

ve bir yorgunluk hissediyorsan artık durma orada. 


nisan, 2020