Sokak başı ustura ağzı direnir ayak bileklerime,

Bir mevsimin ortasında isminden farklı özelliklere sahip olan,

Kış istesem yağmur yağar,

Yaz istesem toprak kurur.

Dudakların al gibi,

Artık sızmıyor içeri neşeli ışıklar çatlaklardan,

Dudakların kimin?

Yay gibi gerilmiş dünyanın her iki ucuna,

Güzel duruyorlar ağzında.

Abartmamak gerekirse aslında,

İki et parçası işte herkeste olan,

İki göz var sende, bir burun,

Yani, sıradan bir insan durumu.

Onlardan bir fahişede de var, bir annede de.

Soysuzun birinde ya da şereflisinde.

Farklı yanların vardı işte,

Açıklasam inanmazsın,

O yüzden, bırak böyle kalsın...



Elimi yakan yıldızlar var semanın derinliğinde,

Dokunuyorum, kimse inanmıyor.

Edebi bir cümle yaratma çabası değil bu,

Gerçek, biraz farklı.

Ama olağan, daha da farklı.

Şimdi tutup ensemden askıya alıyorum kendimi,

Yakamı kavrayıp suratıma yumruklar savuruyorum,

Dudaklarımı kesip kendi yanaklarımdan öpüyorum,

Bir de bakmışım sabah olmuş,

İşte o an daha da bir şey yazmıyorum.