isterim ki
ben konuşunca sussun dünya
ağzımdan dökülen her bir kelime
bal süzgecinden geçip
işlesin insanların zihninin orta yerine
bugün söylediğim
bin yıl sonra tekrarlansın
bin yıl önce uyarmıştı bir adam diye
insan
düşününce en muazzam
sorgulayınca en çürük
susunca en silik
konuşunca en aptal
insan
yaşamın verdiği en büyük acizlikle yazılmış
bir kaç kelimenin en mantıksız birleşimi
o en büyük acizliğin bilinmezliğiyle kusulan korku
korkunun peşine sürüklenen bir hiçlik
ben düşünmeye ilk başladığımda
bir söz verdim kendime
gün gelecek öleceksin
ve bir taşın üstünde yazacak ismin bir kaç harfle
vakit gelmeden düşün
unutma geldiğin yeri
ve
ve
asla unutturma yer yüzünde
gelip geçmiş ismini
şimdi
verdiğim sözün verdiği sorumlulukla bakıyorum aynanın karşısında
gözlerimin içine
ağır ve hiç yontulmamış bir taş üstümde
her nefesim bir acı kırık göğüs kafesimin içinde
bugün olmasın
yarın çok yakın
peki ya öbür gün
söz verebilir misin
içindeki ciğeri bir kere daha şişirebileceğine
uzaktaki ışıklar
her biri dün geceki yerleriyle aynı yerde
karşımdaki dağ
asırlardır aynı yükseklikte
verdiğim söz
ilk günkü bakirliğinde