içimde gelecek

günlerin gümbürtüsü var,

umudun taşrasında.

Heybemde sana söylenince

çiçek açacak

kelimeler,

ardımda karalamalarla dolu

bir kağıt sayfası olarak

bıraktığım ömrüm.


Bir olumsuzluk, aksilik

yokluk ya da ifadesizliğin adı

sıfır'a bakıyorum.

Şimdilerde sıfır,

yaşamımın eş anlamlısı.

Bir rakam, özellikle sıfır,

bu kadar olumlu gelmemişti.

Dedik ya, sıfırlıyoruz:

kendimizi, zaaflarımızı,

hatalarımızı, yanlışlarımızı.

Eksiliyoruz, eksildikçe

arınıyoruz

derimize yapışmış kirlerimizden.


Kıyısız bir denizin

ortasındayız,

küçük anların

büyük anlatımlarıyla dalıyoruz

derin bir kuyuya,

kalbi kırılmış, bir gölge

olarak yaşayanlarla.


Yarayla alay etmeyenlerin dünyasında

birbirlerini yaralarından

tanıyan,

birbirleriyle sessizliğin dilini

konuşan,

kendilerini sıfır'a vuran,

sıfır'a düşene kadar tepinenlere

kaldı;

taşranın koyu sıkıntısı.


Bir fısıltıdan,

beş on saniye süren

o sıcak sarmalamalardan,

yaprakları şefkatle okşayan

ellerimizden,

eksildikçe çoğalacak olan

hayatlarımızdan tanıdık

birbirimizi.

Serde gelecek günlerin

gümbürtüsü,

taşranın sıkıntısının sağanağında

farklı yönlere yürüdük

bir daha buluşmanın

söylenmemiş sözüyle.