Azalarak yaşıyorsun içimde 

Yani öyle yoksun ki çoğalıyorsun gitgide 

Çağıl çağıl akan bir ırmak oluyorsun 

Göz bebeklerimden usulca süzülüyorsun

Yokluğun yarışamıyor hatıralarınla 

Ölümüne yarışan atlar nasılsa hani 

Dipdiri kalıyorsun her şeyin sonunda 

Göze almaktır her başlangıç bitişi 

Yan yana olmanın kaçınılmaz sonu 

Adımların usulca terk ediyor bu yorgun şehri

Her adımında bir orman yanıyor alevsiz 

Külleri gökyüzüne karışıyor 

Bulutlar sessizliğine yağmur oluyor 

Hüznümü yıkıyor 

Giderek çoğalıyorsun içimde 

Gökyüzü adımlarının altında eziliyor 

Renksiz bir su birikintisinde ölüyor balıklarım

Kıyılara vuruyor ölgün sevdalar 

Bir limanım vardı onu da yakıyorum

Aşk sen ve gülüşünün rengini katmıyorum

Sensiz bir varoluşta kelimeler arıyorum

Yalın ayak ıslak sokaklarda dolaşıyorum

Şarap kızılı bir hüzün batıyor ufukta 

Ellerini bulamıyorum yırtık ceplerimde

Bir sanrıdan ibaret virane şehirde 

Aklımı kuşlara emanet ediyorum 

Rengarenk balonlar ve gökkuşakları var biliyorum 

Sen geldiğinde havalanır gökyüzü boyanır 

Bir ayrılık türküsü tutturmuş meczup oyalanır

Kahpe bir avcı balonlarımı patlatır

Her şey olması gerektiği gibi olumlanır

Bir zamanlar gözlerinde yorgun denizler talihsiz balıkçılar vardı 

Sokaklarım hep sana çıkardı 

Dik yokuşlar, kar ve soğuk durduramazdı 

Senin bir yalnızlığın vardı beni de al istediğim

Issız sokaklarında güvercinler uçardı

Senin bir sıcaklığın vardı 

Bu kuzey şehrini sarar, karları eritirdi

Varoluşsal sancılarım dinerdi 

Erik ağaçları çiçek açar gövdesinde bir sevgiyi büyütürdü 

Sanaydı dallanıp budaklanmaları 

Kalbimin en güneyinde bir şehirdi ki 

Kim adımını atsa hep sana meftun

Çıkmazlar senin adınla anılır 

Zamanı bölüştüğümüz her bağlam 

Yorgun anılar müzesidir şimdi 

Çok yakında ama arası uçurum 

Antik acılar biriktirir ruhum 

Can kırıkları yağar gökyüzünden 

Kalbim soluksuz kalmış bir kuş sesinden

Ne kadar kanat çırpsa da ulaşamaz artık sana 

Bir girdap ki mıhlanmış kalmış burada 

Hangi yöne gitsem hatıraların çarpar 

Ağlayan bir çocuk var içimde 

Bulamıyorum sesi boğulur kendi içinde 

Pulsuz mektuplar yollarım sana

Geri geri gider adımlarım 

Belki bir tren garında sana rastlarım 

Yollara vurgundur kaderim 

Gel hadi beni durdur 

Zehir oklarını sevginle savuştur

Nefretin prangasında kaldıysa ruhun

Düşlerimde hep sana sokulurum

Düğümleri çözemez titrek ellerim 

Bir çocuğun kalbiyle severdim seni 

Ondan bu çömezliğim 

Saatler tersine işler bu virane şehirde 

Terk edişler geceleri izler 

Olmak artık çok güç bir eylem

Ellerini versen de hafiflesem

Hiç bitmeyen bir şiir'sen

Yarım bırakmak elzem