I-

Diş tellerin gerginliğinde yüz hatlarım

Dumanlar ve pencere

Mutluluğun yansıması dudak payın

Baştan aşağı hiyerarşi adın, parmakların

Kirpiklerinde ise vazgeçmişlik bukle bukle

Ağız geçiriyorsun bana belki de seneler sonra

Dişlerini hissediyorum ruhumda

Kerpiç evler arasında buhranlar yaşanır

Ki bu tür sınıfsal farkların doğduğu mahallelerde

Senin mirasın genelde aşka tekabül eder

Boyundan büyük binalar ve günahların arasından

Kendini öylesine güzel ayıklıyorsun ki

Şeytan dahi bu ters köşelere tabutta röveşata!

Isırıyorsun bütün çatısı düşmekte olan binaları

Kararların gölgenden daha büyük bu yaşlarında

Şiirin ne kadar apolitik ya da romantik durması gerektiğini 

hesaplamadım

hesaplayamam

hesaplayamayanlar*

isimli bir romana başladım Oğuz Atay çıkması kıçımla

Sahi sıfır altı kırk dokuzda uyandım bugün

Göğsümde uyandı sanki Haydarpaşa

Saçların sanıyorum ki Kadıköy'de bir ilkbahar sabahı

ivmesi kaybetti okuduğum bütün şiirler

Piç ettiğimiz aşkın götünü toplamayı beceremedik

Tek nefeslik ömrümde içimde tuttum seni

Ağız geçiriyorum belki de seneler sonra

Avaz geçiriyorum penceresi açık kalmış salonda

Ve gülümseyebiliyorum en azından

Hiçliğini gırtlağıma kadar kusabilmiş olan yarınlarına rağmen


II-

Dünyanın en üstün lezzet ödüllü sularını içiyorum

Dünyanın en güzel boğazında

Dünyanın en boktan durumlarını yaşıyorum

Zaman mumlarını üflemeye itiraz ettiğim bir cenaze pastası

Büyüyorum çitlembik

Büyüdükçe senden uzaklaştığımı fark edebildiğim takdirde büyüyorum hem de

Sabah altı vapurlarına binmiyorum artık

Sabah altı vapurlarında Ece Ayhan'ı misafir edemiyorum

Yağmur yağdığı vakitlerde su birikintileri arasında

galaksiler yakalıyorum

Her bir uydu arasında aşkın mekanizmasına sövüyorum gocunmadan

Sana borç bildiğim duygularım yok

Senden alacaklı bir yüreği parçaladım

Herkesten soyutladım göz kapaklarımı

Mezarlıklar arasında dans eden gül çiçekleri dahi

Senin gönül macerana girmeden önce

Trafik levhaları asılmalı kalbine

Keskin viraj-dikkat etmek zorundasınız.

Bir doğuma şahitlik ettim/gülümsemem gerekirdi

Bir ölüme şahitlik ettim/annem de pek dayanamadı bu dünyaya


III-

Diş tellerin arasında

Bir cezaevi koğuşu penceresi gülüşlerin

Güvercinler yollarım ölü bir bedenin ortasından

İnançların leblebi tozu edildiği caddelerin arasında

Beyaz sayfaları kirletiyorum, insanları dinlemiyorum

Gecekonduların açık çatılarında 

Yıldız manzaralı oda avuntusu fotoğrafların 

Alım gücünün bu kadar düşük olduğu şiirde

Ham madde etkisi hasret ve alafranga bileklerim cennetine!

Toprak tutkunun soyadını aldı son otobüsü de kaçırdığı vakit

Sen ki koklamaya cesaret ettiğim tek çiçeksin

Lakin herkes senin hangi vazoya sığdığına bakar*

Romantizmi terk eylemek istiyor parmaklarım artık

Beyaz perdenin, beyaz sayfanın, Beyaz Rusya'nın 

Beyaz kalmasını diliyorum tanrım!

Zira şiiri biraz daha kurcalamayı başarırsam 

Anlamsal karmaşalar, trafikte kornalar

simitçiler, saraycılar arasında denk geleceğim sana

Şimdilerde inançlarını kaybetmiş muhafazakârlar arasında

Sevda için dua eden elleri izliyorum.

Bana geri dönmeni de beni görmeni de istemiyorum

Hatta gittiğine sevindim dahi sayılır

Aşk bu zamanlarda başlı başına enflasyon!

Seni kurtarmayı beceremem belki ancak memleketi dilemekteyim!


IV-

Bağımlılıklarından arınmak için toplanan bir güruhun

Tam ortasındayım

Cesaretimi sefer tasında taşıyan askerlere benzetiyorum kendimi

Yetinmeye çalışıyorum belleğimden taşırdığın kokunun kalıntısıyla

Arınmak istiyorum senden

Arınmak istiyorum şerden

Oyunların her ne kadar tehlikeli olduğunu bilmeme rağmen

Her doğan güneşin ardında aynı toylukla

Düz bir tepeyi aşmaya çalışmak gibi sana direnmek

Şarabın kırmızısıyla günah çıkartırken

İçimde kalan ve genişleyen rahim günahım benim

Öyle bir gün gelecek ki

Sana yazmama bile mani olacaklar!

Tek dileğim var ki şu yeryüzünden;

O gün gelmeden bir kez daha olsun

Denk gelelim aynı sokağın köşesinde.