Üzgünlüklerdeyim, şehrin sesi bir arabanın hızla geçişi gibi yanımdan, uzaklaşmakta.

Tozunu kaldırıyor her adımım kaldırımın, belki de bendim kaldırım, asla kaldırılamamış bu yorgunluktan.

Belki de bendim toz bir nefeste ciğerlere kaçacak bir melodi olan.

Delirmek üzere kulaklarım bu eşsiz sessizlikten.

Bank bağırıyor, yanındaki çöplük ile birlikte sabaha kadar sürecek bir izdivaçtalar.

Sokak lambası eşlik ediyor onlara, yıllardır boş olan salıncağın tam da yanında.


Ölümlerdeyim, bir bir ölenlerim ile birlikte gömülmekte ve tabutta tırnak izi ile gün saymaktayım, yine onlarla birlikte.

Kalemim şehrin özünden seslenmekte mezarlara.

Ve kağıdım,

Kağıdım da yazılmakta, en serseri güzellikle buluşmuş; dudak dolu kadeh ile şaraba abanmaya.

Kızıl dökülüyor sarı saman kağıda, ve harfler bir bir kayıyor, masamdan aşağı düşüyor.

Tutmaya çalıştıkça onları masa, daha da bozuluyor kelimelerin şekli.

Sığmıyorlar kendi kalıplarına,

Yazılacağı zaman bir tek varlığa.