Teslimiyet yaşamın akışına karşı koymamak, yaşama izin vermek demektir.

Olana içsel olarak karşı koymak acı vericidir. Her duyusal algıyı ve deneyimi zihinsel olarak nitelendirip etiketlemeniz gerçekten gerekiyor mu? Yoksa bu, sadece, kurtulabileceğiniz köklü bir zihinsel alışkanlık mı? Herhangi bir şey yapmadan, bu anın olduğu gibi olmasına izin vererek kurtulabileceğiniz bir alışkanlık...

Kendi içinizde, az da olsa, yaptığınız şeyi yapmak istememe unsurunu saptayabilir misiniz? Bu, yaşamı yadsımaktır, ve bu yüzden gerçekten başarılı bir sonuç mümkün değildir. Eğer bunu içinizde saptayabiliyorsanız, onu bırakıp, yaptığınız şeyde tam olabilir misiniz?

"Her seferinde tek bir şey yapmak." Bir Zen Üstadı Zen'in özünü böyle tanımlamıştı. Her seferinde tek bir şey yapmak, yaptığınız şeyde tam olmanız, ona tüm dikkatinizi vermeniz anlamına gelir. Bu teslim olmuş eylemdir, güçlenmiş eylemdir.

Olanı kabullenmeniz sizi -benlik duygunuzun ve içsel halinizin artık zihnin "iyi" ya da "kötü" yargılarına bağlı olmadığı- daha derin bir düzeye götürür.

Yaşamın "oluş"una "evet" dediğinizde, bu ânı olduğu gibi kabullendiğinizde, içinizde, derin bir biçimde dingin olan bir genişlik duygusu hissedebilirsiniz.

Bu anın "oluşuna" izin verin. Bu yeter.
Teslimiyet bu âna teslim olmaktır, onunla bu ân yorumladığınız bir öyküye değil.
Örneğin, siz sakatlanmış ve artık yürüyemiyor olabilirsiniz. Bu durum olduğu gibidir.Belki zihniniz şimdi şöyle diyen bir öykü yaratmaktadır: "işte yaşamım bu hale geldi. Sonunda kendimi bir tekerlekli sandalyede buldum. Yaşam bana acımasız ve adaletsiz davrandı. Ben bunu hak etmiyorum."
Bu anın oluşunu kabullenebilir ve onu zihnin onun çevresinde yarattığı öyküyle karıştırmayabilir misiniz? Teslimiyet siz artık, "Bu benim başıma neden geliyor?" diye sormadığınızda gelir. Görünüşte en kabul edilemez ve acı verici durumun içinde bile daha derin bir iyilik, bir hayır gizlidir, ve her felaket ilahı bir inayet tohumu içerir.

Teslimiyetin içsel olarak direnişten kabullenmeye, "hayırdan "evet"e bir geçiş olduğu söylenebilir. Siz teslim olduğunuzda, benlik duygunuz bir tepki ya da zihinsel yargı ile özdeşleşmiş olmaktan, o tepki ya da yargının çevresindeki alan olmaya dönüşür. O, form -düşünce ya da duygu- ile özdeşleşmekten, hiçbir forma sahip olmayan -geniş farkındalık- olmaya ve kendimizi öyle görmeye bir geçiştir.

Kabul edemediğiniz, direndiğiniz kabullenme de dahil olmak üzere, tamamen kabul ettiğiniz her şey sizi huzura götürecektir.

Yaşamı rahat bırakın. Bırakın, o olsun.

Eckhart Tolle