Sınavlarım bitti. Artık rahat rahat her şeyi salar triplere gire çıka, bata çıka eve giderim diye düşündüm. Son sınavımdan sonra eve gittim. Yırtık pijamamı giydim. Söve söve yatağa girdim. Soğuktan kafamı yorganın altına gömdüm. Hohlaya hohlaya kendimi ısıtmaya çalıştım. Tam uyuyacağım çişim geldi. Unutmaya çalıştım unutamadım. O sırada ev arkadaşlarım mutfaktaydı. Çok sesli konuşuyorlardı. Sanki seslerinden uyanmış gibi yaptım. Bir uyutmadınız beee diye hödö hödö yaptım. Tuvaletten çıkıp hohlayarak yatağıma geri girdim. Bi kaç saat uyur gibi yaptım. Ev arkadaşım kapıyı çaldı. Derin uykularda kavrulur gibi yaptığım için hiç ses vermedim. Sonra kapım bir daha çaldı. Cevap vermeyince içeri daldı. ''Dışarı çıkmak ister misin'' dedi. Evet isterdim. Dışarı çıkmak, tepeleri aşmak, kırlarda koşmak, kuzularla meleşmek, kuşlarla cıvıldaşmak isterdim. Lakin enerjim yoktu. İçim depresyonların kucağındayken, günlerdir öğüre öğüre ağladığımdan, isteğim ve hevesim kalmamıştı. Ağlamak, saçlarımı çekmek, kollarımı cırmıklamak, kör uykulardan kör kabuslar görmek, ağrı kesicilerle intihar etmek istiyordum.

Sonra vazgeçtim. Kalktım. ''Sen çok gitmek istiyorsun'' dedim. Onu kırmamak için teklifini kabul etmiş gibi yaptım. Ama süslenmek yok diye şart koydum. Yüzüm 3. dereceden adliye memuru gibi asıktı. Kafamı masaya eğmekten gıdım çıkmıştı. En son ne zaman dişlerimi fırçaladım hatırlamıyordum.

Normalde ev arkadaşlarımla birlikte çıkacaktık. Sonra plana sevgililerini dahil ettiler. Masanın pırasa sapı olmak istemediğimden trip attım. ''O zaman siz çıkın ''kapıl kapıl'' beni rahat bırakın'' dedim. Bırakın ki yalnızlığımla aş başa kalayım. Karanlık düşlerimle baş başa bir gece geçireyim istedim. Onlar da dedi ki ''salak mısın kızım kalk yürü bir nefes al. Ev de oturmaktan rengin attı''. Gerçekten de esmer tenim saman sarısına çalıyordu. Gözaltlarım patlıcan moruna alışıyordu.

''Tamam'' dedim Geleceğim. Siz kazandınız. Beni apansız buhranlarımdan çekip aldınız. Ben de geleceğim..

İspanyol paça pantolonumu giydim. İnternetten almıştım bir beden küçük geliyordu. Her giydiğimde sövüyordum, bağırsaklarım elime geliyordu. Midemde düğme izi çıkıyordu. Bir ruj sürdüm. Bir gömlek geçirdim üstüme. Üşüyordum. Ruhum üşüyordu. Bugün mutlaka ölmeliydim.

Odamdan çıkınca öğrendim ki ev arkadaşlarımdan biri gelemiyormuş. Sevgilisi telefonda kötüyüm demiş. Kız da ''sevgilim çok kötü mutlaka ama mutlaka bana çok ihtiyacı var. Onun yanına koşmalı, derdine derman olmalıyım'' diyerek, ağlayarak ve koşarak ve mutlaka can havliyle evden çıkıp gitmiş. Sinirlenmiştim. Ben de kötüydüm. El birliğiyle dışarı çıkarılmalı, benimle ilgilenilmeli, sarıya dönmüş benzim düzelsin diye filtresiz biralar içirilmeliydi. Boşverdim. Diğer ev arkadaşım ve sevgilisi hala buradaydı. Tam evden çıkacakken aynaya baktım. Gizem dedim. Kızım Gizem, Her şeye rağmen ve her şeyle birlikte, şu soğuk kış günlerinde ve yazın sıcağında, hastalıkta, sağlıkta senin ben tipine tüküreyim dedim. Ardından gözyaşlarım sicim gibi akmaya başladı. Bedenim 24 ruhum 124 yaşındaydı. Ya da 14 filan.

Ağlayarak evden çıktım. Günlerdir tütün içtiğimden, ciğerlerim rutubetli karanlık kömürlükler gibi kokuyordu ve ben her an bu kokuyu alıyordum. Aman gizem canım gizem sigarayı bırak kızım gizem demedim. Gittim bir paket ince uzun sigara aldım. Bir mekana oturduk. Saatlerdir uyumaya çalışmaktan çok acıkmıştım. Hemen tırt bir pizzaya milyon dolarlar bayıldım. Mekan çok kalabalıktı. Pizzamı beklerken etrafıma bakınmaya başladım. İnsanlar, ah o insanlar... Çılgın tüketim toplumu pastasının koca bir dilimi... Çılgınlar gibi yiyen, çılgınlar gibi içen, kötücül kahkalarıyla etrafı çınlatan o insanlar... Koskoca bir gergedan sürüsü... Herkes çok mutluydu. Tüketiyor, tüketiyor, tüketiyorlardı. Toksik neşelerini etrafa saçıyorlardı. Herkes bir yolunu bulmuştu. Hayatı seviyorlardı! Derhal ağlamaya başladım. Bu yüzeysel, içi boş kahkahalar atan insanların arasında yalnızdım işte!

Belli ki öyleydi işte. Zayıf halka bendim, elenmesi gereken, soyunu devam ettiremeyip geriye sadece kemikleri kalacak olan, o gelişememiş halka bendim. Doğal seçilimle derhal yok olmam, yerimi sağlıklı genlere bırakmam lazım geliyordu. O sırada pizzam geldi de ehü ehü diye ağlamayı bırakıp pizzama gömüldüm. Pizzanın üzerine serptikleri peynir bizim köy gibi kokuyordu. Ama burada kim bilir hangi dış güçlerin ithal peyniri diye yutturuyorlardı. Umursamadan pizzayı kör bıçakla dürte dürte yedim.