sır, benim.

içimde kıyametler koptuğu zamanlarda, asla görmediğiniz sır, 

benim.


sır, benim.

dinlerken yüreğimi bin bir parçaya bölen o melodilerdeki sır, 

benim.


sır, benim.

uzun bir yolculuğun en ücra yerinde görülen barakanın taşıdığı sır,

benim.


sır, benim.

denizi izlerken bir gün batımında, ötesi görülmeyen o yerdeki sır, 

benim. 


sır, benim.

mezar taşı olmayan o mezarın altında çürümeye terk edilmiş o kimsesiz bedenin taşıdığı sır, 

benim.


sır, benim.

bir evsiz dilenirken sokağın bir köşesinde, ruhunda taşıdığı sır,

benim.


sır, benim.

umudunu yitirmiş o insanın, yorgun bedeninin sallandığı halatın taşıdığı sır, 

benim. 


sır, benim.

gitgide yitirirken aklını, bir akıl hastanesinin karanlık bir odasında oturan o varlığın taşıdığı sır,

benim.


sır, benim. 

yolunu kaybetmiş bir yersizin, kendisini nereye götüreceğini bilmediği o yolda, attığı adımdaki sır, 

benim.


sır, benim.

artık taşıyamazken vücudunu, bir duvarın dibine çökmüş, içindeki isyanı haykıra haykıra gözyaşları ile döken o insanın taşıdığı sır, 

benim. 


sır, benim.

bir gecenin en ıssız vaktinde, tanrı'nın bile kendisini unuttuğunu düşünen o adamın, usulca tüten sigarasının dumanındaki sır, 

benim.


sır, benim.

kimsenin anlam veremediği ve beklemediği bir zamanda, ay en parlak hâliyle tepede dururken gözlerimi hayata yumacak ve ansızın gideceğim.