hafif gıcırtılarla dolu içimden yürüyorum dışıma

dışından süzülüp bedeninin içine varmak için senin

uğultu sesleri, trampetler, orkestra: Kafamda açılmış bir kurşun deliği

gümüşü bir kara delik, sana ait ne varsa içine çekip sımsıkı saran

sımsıkı sarıyor beni özlemin

o kadar lanetli ki siyah bir kargaya dönüştürüyor beni

ve sen el sallarken uçaklara

görünmez bir kargayım ben uçakların peşi sıra

sıkılmış sürüden atmışım kendimi yeni maceralara

senin semanda tehlikeli rüzgarlarla boğuşan sıradan bir karga

yorulup düşüyorum kayıp ormanlara

değirmi gözlerini arayan bir yolcuya dönüşüyorum kanatlarımı kırarak

çalılıklardan zehirli meyveler toplayıp besleniyorum, sen neden suskunsun hâlâ


bu sabah bir düş gördüm, sabaha yakın

günün parlamaya başladığı, işçilerin eldivenlerini giydiği

bu sabah bir düş gördüm, seni gördüm fakat

acıtmadı açılınca gözlerim

acıtmadı gerçek yokluğun kadar


benedimizde öyle duygular barınır ki

ah, bizler habersiziz ancak

öyle öldürür ki bu farkına varanları

onlardan geri mezar bile kalmayacak