sırtım ellerinde bir piç gülümsemesiyle gezinir

değinir belki bana küfürler yarın

ya da daha da yakındır öpüşmemiz ön bahçelerde

bilirsin kendimden uzaktayım çoğunlukla

ve sen bildiğim bir en cazip yakınlıkta istememektesin beni

ben tanırım gidişlerini

ve tanımak kısırlaştırır beni

karnım kasılır gövdeme yaklaşırsan

ya da taptaze güne yorgun uyanırım

kıymık gibi batar gözlerime ağırlığın

yine de seninle geçecek zaman omuzlarımda çiçek yeşertir

ve damarlarım genişler her yarış sonunda- hiçbir atın dişi yetmez damarlarımı kopartmaya

diğer tarafta sen varsan mesela kavmimdeki katliamlara sırtım dönük ağlarım

böylece son dinde de taşla okşarlar suratımı

kanım aktığı kadar ölmüş sayılırım

ve sanılır dilemediğim özürler kadar yaşadığım

tanık olduğum doğumlar sessizliğimi korumaya iter beni -bu bir yanılsama

ama sen yanılma

ilmek ilmek sökülürüm göğüs olduğum davadan

cesaretime satırlarca yergi döşerler

çünkü sana pes etmek kutsal kitabı yakmaktır sevgilim

ayıklamaya kalkmaktır bir savaşta vücuttan ayrık başları.