Ahoy!
Denizci değilim, bu selamı seviyorum, ha bir de çapanızı seviyorum, güzel şekil. Deniz kenarındayım yine, boş oldukça gelirim buraya hatta hava güzelse yemeğimi hazırlayıp burada yerim, kayaların üstünde. Bir şeyler yazar, durduk yere dertlenirim. Benim tek derdim yalnızlık ve kulak uğultumun sebebi de o, benim teşhisim.
Adını bilmediğim hastalıklarıma bu teşhisi koymak istedim, işe yarıyor. Yalnızlığım geçince bu hastalıklar da geçiyor ya da unutuyorum, ne fark eder? Böyle kendi kendime yazıyorum kısa süreli iyileşmeler için, iyileşmelerin haricinde pek bir faydasını da göremedim, ha bir de zaman geçiyor işte ya da unutuyorum ne fark eder? Yalnızlığı gidermek için berbat bir yöntem birine şişenin dibinden seslenmek, şişe su almazsa tabii.
Deniyorum en azından ne yapayım, bir umut değil benimki ilkellik, zaman yolsuzluğu, hiç yaşamadığın tarihlere özlem...
Pissin deniz, bizden bir parça var kokunda. Düşük notalarda bir ferahlık yükseği asitli bir nefes ama mavi bayraklısın hoşsun, maviliğin gökyüzünden kandıramazsın o da pis bu kadar yalan dolan CO, CO2 ve diğer iğrenç şeyler açmış göğsünde bir delik ama yaralı olan sen değil biziz ve bizle kapanacak o delik.