Hızlı adımlarla az önce suratımın asıldığı yerden çıktım. Hava soğuktu. Ellerim cebimde ve gözlerim kaldırımların çizgilerinde yürüyordum. Hayallerime sıkacağım diye yola çıkmıştım. Bir önceki olayda silahıma el konulduğu için yeni bir silah bulmam lazımdı. Neyse ki zor olmadı. Ülkede savaş varmış gibi veya savaşa hazırlık var gibi silahlanmak çok kolay durumda olduğu için ben de köprü altı diyebileceğimiz bir yerde silah bulabilmiştim. Köprü altı, Twitter gibi bir yerdi. Adaleti silahla dağıtmaları, Twitter'dan farklı olan noktalarıydı. Ben de isterdim, köprü altlarındaki duvarlara kalp çizsinler veya Twitter'da aşk sözlerine yer verilsin. Adalet başlığının altında aradığımızı bulabilseydik istediklerim olabilirdi.


Silahımı belime taktığım gibi hızlı adımlarla aynı şekilde yürümeye başladım. Omuzlarım, birkaç kez başka omuzlarla temasta bulundu. Sonrasında kardeşim olduğunu iddia edenler, ayaklarımın ucuna bakarken önüne baksana, dedi. Ayaklarımın ucu, ön değil miydi? Bu soruyu düşünmek istedim ama otuz saniye bile sürmedi. Eskiden olsa özür dilerdim ama suratım asıldıktan sonra herkes gibi oldum. Ayırca korkmuyordum. Belimde silahım vardı. Oysa en korkak insandım. Korkmasam silahı belime takmazdım. İşte herkes gibi devam ettim yoluma.


Eve geldiğimde her yer, olay yeri inceleme ekipleri tarafından dağıtılmıştı. Toplamaya niyetim bile olmadı. Çok geçmeden aynı şeyler yaşanacak diye düşündüm. Bu kez kısa olsa da doğru karar verdiğimi düşündüm. Kendimle gurur duydum ve kafamı kaldırarak odama doğru yöneldim. İçeriye girdiğimde gördüklerim canımı sıktığı için kafamı kaldırmasaydım dedim. Ne yaparsam yapayım aklımdan atamadığım anılarım, hayallerimin ellerinden tutmuş bekliyordu. O gece, umuduma sıkarken o fotoğrafa da sıkmadığım için üzüldüm. Hayallerim, umudum öldükten sonra küçücük kalmıştı. Umudumun son haline benziyordu. Yaşın benzemesin diye dua eden bir anneannesi de olmamış, hayallerimin. Umudumla yaşlarının benzemesini sağlayacaktım, az sonra. Hayallerimin beni, anılarımla aldatmasına takılmadım. İlk defa aldatılmadım. Tükenmez kalem diye aldığım kalemin adımı yazarken bitmesiyle aldatılmayı öğrenmiştim. Aldatanı öldürecek olsam o zaman bakkalı öldürürdüm. Zaten aldatma olmadan da niyetim öldürmekti. Anılarım da aldatıldığım zamanları bildiği için bu bilgisiyle beni yaralamak istedi, sanırım. Kurşun, delip geçtiği yeri tekrar delebilir miydi? Tekrar aynı yer parçalanır mıydı?


Böylece ikinci kurbanım da anılarım olacak diye karar verdim. Silahımı belimden çıkardım. Filmlerdeki gibi topuk hareketiyle silahımı hazırlamak istedim. Ayağımda ayakkabı bile olmadığı için yumuşak topuklarım buna izin vermedi. Gereksiz yere bir rezillik yaşamıştım. Bu sinirimi arttırdı. Hemen kitaplığıma yöneldim. Soru kitapları, notlar, kalemlerim hepsi orada duruyordu. Gelecek kaygısı yaşayarak kurduğum hayallerimdi, kitaplığımda bulunanlar. En azından bir memur olsam, dediğim hayallerdi. Tek kurşunla bitirdim hepsini. İlkokulda çizdiğim araba resmi asılıydı duvarımda. Resimdeki, hayallerimde sahip olduğum arabaydı. Tekerleğine sıktım. Fren yaparak sağ sol yapsa da kurtaramadı. Yüzüstü yere düşmüştü. Dönebilen deri koltuğumun üzerinde tuttuğum takımın forması vardı. Şampiyon olduğunda onunla tur atacaktım sokaklarda. Lig bitmeden o hayalime de sıktım. Oradan deri koltuğuma da saplanan kurşunla birlikte bir taşta iki kuş vurmuş gibi oldum. Koltuk sevdalısı değildim çünkü o sevdayı bu koltukla evimde atmıştım. Bu koltuklarda dönmek yerine bu koltukların gücünü göstererek insanlara hizmet etmek gibi hayallerim vardı. Kaymakam olmak istiyordum. Kaymakamlık hayallerim de nasibini almıştı. Sonra şiir defterime baktım. Defter de umudum öldükten sonra kitap olacağını düşünmüyordu. Kalan küçük hayalleri, dolu bir defter olarak kalacağını söylemişti. Düşünmeden ateş ettim. Sürekli sevdiğim insanı anlattığım defterim doluydu ve onunla göz göze geldik. Vazgeçme diyen defter, belki demeye başlamıştı. Bitirmem lazımdı ve ona da sıktım.


Hiç silinmeyen anılarıma sonunda sıra gelmişti. Daha önce söylemiştim. Fotoğrafta ben ve o vardık ve umuduma sıktıktan sonra sıçrayan kurşun beni yok etmişti. Karşıma aldım fotoğrafı ve yatağımın üzerine oturdum. Her yer kan içindeydi. Sehpanın üzerindeki içi kurumuş kahve bardağıma fotoğrafı yasladım. Ellerim titremeye başladı. Düşünmemem lazım diye aniden tetiğe basmalıyım dedim ve tetiğe bastım. Kurşun yine benim olduğum yerden geçmişti. Daha önceden delindiği için orası fotoğrafa bir zarar vermemişti. Kurşun, bardağı sıyırmıştı ama bardak, kolayca parçalanmıştı. Bir an bardağın boş olduğunu unutarak fotoğrafa kahve dökülmesin diye bardağa uzandım.


Elimin yanmasıyla irkildim. Kahvemden bir yudum bile almadan uyuyakalmışım. Uyku da denilmeyecek bir şekilde olmuş. Neyse ki rüyalar hızlı geçiyor da kahvem soğumamış. Bilgisayarımın ekranı kapanmış ama hâlâ Neşet Ertaş'ın sesi ufak ufak serinletiyordu odamı. Bir tuşa dokundum ve ekran açıldı. Odam aydınlandı. Fotoğraf karşımda bana gülüyordu. Hayallerimin hepsi kocamandı. Umudum odama sığmayacak kadar büyüktü. Kitaplığımda asılı kağıtta, kocaman "Bütün umudum, gençliktedir." yazıyordu. Altında da imza. O umudu, silah tutarak değil kalem tutarak yeşerteceğim diye kendime tekrar bir söz verdim. Tekrar fotoğrafa baktım. En güzel anımdı, bu fotoğraf.


Anladım ki umudumu, gecemi, güneşimi, hayalimi bu fotoğraf ayakta tutuyordu. Bir lokomotif gibiydi anılarım. Arkasına dizilmişti vagonlar; umudum, gecem, güneşim, hayalim şeklinde. Daha da birçok vagon peşinde. Vagonlar tek başına veya lokomotif olmadan gidemiyordu. Oysa lokomotif yani anım, tek başına gidebildiği gibi hepsini de beraberinde getiriyordu. Ne kadar zorlasam da bir vagonu aradan çıkartsam başka bir durakta yine o vagondan arkasına ekliyordu.


Anladım ki anılarım olmasa bu yolda gidemem. Bu yolculuğu bitiremem. Anılarım ne kadar güçlü olursa o kadar çok vagon taşır.


Yazım bittiğinde hâlâ kahvemin yarısının kaldığını fark ettim. Soğumuştu. Sabah olmak üzereydi. Kalabalık bir vagon daha ekledim, yolculuğuma. Yolculuk daha ne kadar sürecek bilmiyorum. Tek bildiğim bir şey var; yolun sonunda film şeridi geçerken başrolde lokomotif olacak...