sonbaharın tüm renklerine bulanmış ağaçlar

birbirine karışan nehirler

durgun ve telaşsız

kışın geleceğinden haberi olmayan yeşillik

tüm benliğimizde yer edinsin

böylece betonların kasvetinden

şehrin üvey kaprisinden

ikimiz de kurtulabiliriz.


doğayla beraber bir bütün olan

senin iniltilerin ve şarkıların

hayali olmayan yabani otlardan

ve toprağın türküsünden

yeni hikayeler

yeni diller öğreniriz

ve ruhumuzu teslim ederiz

bir soğuk tepenin yamacına


içimdeki mevsimsiz saat

çeyrek kala durmuşsa

cebimde kalan son umuda dokunabilirim

-belki-

umuduma dokunsam şayet

bir neşter gibi kesebilir

cennetten kovulan ellerimdeki

çoktandır kanamakta olan parmak uçlarımı


şimdi daha acımasız bakamazdı bana

eğreti otlar, söğüde yuva yapan kuşlar

senin gidişinle düşman oldu tabiat ana

üstünde durduğum toprak bile beni istemiyor

sonsuz bir mavilikle seni sarmak isterken

gökyüzüm kan katranı ve irin yüklü

sessiz ve kupkuru artık benim olmayan aydınlığım

tüm bunlar beni öldüren şeyler


kelimelerle resmettiğim manzaramı

çöle çevirecek senin soykırımlı saçların

ve şimdi tek bildiğim şey

tüm saatler yalan