—Kısa bir şiir yazacak olursam sana eğer, iyilerin de kötülerden çok farklı olduğunu söyleyemem.
Ama adil insanlara çokça ihtiyaç var.
İnsan böylesi zamanlarda bunları çokça düşünüyor işte. Yalnızsan, gerçekten de yalnızsan iyilerde kötüler gibi can acıtabilir. Bunun için ikisi de umurumda değil, bilmeni isterim. Ve ben ne iyi ne kötüyüm, sadece yalnızım. Sense iyilerin ve kötülerin ötesinde o adil insanlardandın. Seninle bir ömrün yarısından daha azını susarak çürüttük. Biliyorum. Sende yalnız kalmamı istedin, bu senin için bana iyi gelebilecek, beni güçlendirecek tek şeydi. Evet, haklı da çıktın.
Ama neye yetti haklı çıkman?
Çok uzun zamanlar birbirimizin sesinden yoksun kaldık. Birçok şey yaşadık, birçok şey... Şimdi ne anlatacak vaktimiz var ne de geri dönecek zaman.
—Ah Dilan, evet, belki kendinle kalmanı istemiş olabilirim. Ama bunu güçlü ol, iyi yerlerde ol falan diye yapmadım. Sadece kendini tanı istedim. Ne kadar güzel olduğunu, zeki olduğunu, eksiklerini ve çokluklarını gör istedim. Yalnızlık sandığın kadar acı bir şey değil. Ben zaten o kapıyı kapadığımda bir daha gelişimin ne zaman olacağını bile bilmiyordum. Belki de hiç gelemeyecektim bile. Nereden bilecektim burada karşı karşıya geleceğimizi? Bana böyle merhametli davranman canımı acıtıyor. Ve senin gibi bir insanı ardımda bıraktığım için hep üzüldüm. Değildi hiçbir şey engel. Uzak yolları birlikte gidebilirdik. Ben gel diyemedim... Çünkü yaşamamız gereken gerçekten de buydu. Kendimizi keşfedebilme ihtimali. Şimdi de sevebilirim siyahından kendini süzmüş ara sıra beyaz saçlarını. Ama sen içten içe kırılışını böyle hissettirirsen sadece daha kötü hissederim.
—Ne kaldı ki yanımda olacak, bütün zamanlarda yoktun. Şimdi gelmiş evet, buradayım diyorsun. Benim yanımda olmayı bırak, benim senin yanında olabilme ihtimalimi sildin sen. Ben senin yüzünden senin yanında olamadım.
—Sen sadece her şeyin yan yana aşılabileceğini sanıyordun, bense kendi başına... Bir yıl önce sonbahardı, yapraklar dökülmüştü, öylece yürüyordum, hışır hışır yaprak sesleri çıkınca aklıma sen geldin. Birlikte yürüdüğümüzde demiştin ya "bu sesi seviyorum." diye. Sonra boylu boyunca koşmuştuk. Uzakta olmam engel değildi seni yüreğimde taşımama.
—Uzak olman, sadece uzak olman demek değildi.
Parmaklıkların ardında kalan yüzü yavaşça uzaklaşıyordu... Hayat binlerce kez bırakıp gidişimi suratıma vuruyor. Bu sefer istemediğim halde gitmek zorundaydım ve istesem de gelemeyecekti.
—Eğer buradan çıktığında gel dersem gelir misin?
Çocukça, dudakları titreyerek ve gözleri dolu dolu, "Çıktığımda geleceğim." demişti.