Sokaktaki çocuğu anlamak istedim bugün...
Evet, çoğu zaman görüp geçiyor, bazen içimizden üzülüyoruz, "Bu yaşta burada dileniyor ya da çalışıyor," diye biraz içimizi sızlatıp sonra yolumuza devam ettiğimiz olmuştur kim bilir çoğu kez. Ben bugün sokaktaki çocukları anlamak istedim, yaşamak istedim, onları hissetmek istedim. Üzerine düşünmek istedim. Sokakta yürürken herkes illaki kendisinden su veya mendil almasını isteyen, para isteyen ya da yiyecek bir şeyler almasını isteyen çocuklara en az bir kere denk gelmiştir diye düşünüyorum. Bana da denk geldi birkaç kez ve içimden şunu geçirirken buluyorum kendimi bazen: "Eğer bunu verirsem, alırsam o çocuk hep istemeye alışacak ve belki de hep böyle dilenecek ya da ailesi onu zorla çalıştırmaya devam edecek. Belki de bu çocuk bir hırsız olabilir, arsız olabilir. En iyisi boş ver, görmezlikten gel." O anlarda genelde duygusal oluyorum ve o iç sızımla duygusal moddan çıkarak mantıklı düşünmeye karar verip doğru yolu bulmaya çalışıyorum ama çocuğun gelip, isteyip gitmesi arasında o kadar kısa bir zaman var ki üzüleyim mi, yardım mı edeyim, görmezden gelip onu dilenmeye alışacağı bir hayattan mı kurtarayım diye düşünüyorken o çelişkide her şey olup bitiyor ve oldu bitti... Sen de sonuçla beraber üzerine fazla düşünmeyip yola devam ettin...
Bu sefer öyle olmadı işte...
Oturduğum yerde benden yemek isteyen bir çocukla karşılaştım, ben cevap vermeden söyledi ve gitti. Cevabımı duymadı bile! Etrafımda dolandı, olduğum yerde takılıyordu. Orada otururken düşünecek çok zamanım olmuştu onu seyrederek. Ve bir an onu neden bunca kalıplara sokmaya çalıştığımı fark ettim. Çünkü baktığımda gördüğüm tek şey çocuk olmasıydı...
Sonra zamanında sahip olduğum düşünceler için kendimi yargıladım, düşüncelerime kızdım. Ben de bir çocuk sahibiyim ve benim çocuğum da yeri geliyor arsızlık etmiyor mu? Ona kurallar öğretmeme rağmen yeri geliyor bir şeyi ısrarla tekrar ettiği, sürekli olarak bir istek içinde olduğu zamanlar olmuyor mu? O çocukken bunu yaptığında onu yargılamıyorsam, o çocuk diyebiliyorsam sokaktaki kimsesiz çocuğa bunun için neden kızıyorum, onu neden kınıyorum... Ve o çocukların her istediği olamıyor maalesef. Belki şımaracak kimseleri bile yok. Sokağa doğmayı o istemedi, biz onlara güvensiz yaklaşırken onlar kaç kişiden belki bir umutla yaklaştığında incitici sözler duydu, itildi, yüzüne bakılmadı, belki incindi, utandı; onlar hâlâ çocukken çok daha ağır bir yükün altına girdiler, bu yüzden tepkisiz kalmayı bırakalım bir kenara artık.
Evdeki çocuk bizimse sokaktaki çocuklar hepimizin olmalı. Başlarını okşayıp sohbet edelim. Bırakın arsız olsunlar, hiç mi çocuk olmadık? Hiç mi bir şeylere heves etmedik? Hiç mi arkadaşlarımızla eğlenmek için taşkınlıklar edip yaramazlıklar yapmadık? Hiçbir gülümseme, bir iyilik çocukları şımartmaz, onları arsız yapmaz. Kayıtsız kalmak çocuğu arsızlaştırır. Onlar da bunun için çocukluklarını yapsınlar, bırakalım.
Karnı tok bile olsa canı bir şeyler çeken çocuktan yemek esirgenir, yüz çevrilir mi? Kaç tane yiyebilir ki yese... Kaç dondurma yiyebilir? Kaç dürüm bitirebilir? "Geliyorlar, herkesten istiyorlar arsızlar," diyenleri duyuyorum.
Biliyor musunuz o çocuk yanıma geldiğinde alacağı cevaptan eminmiş gibi kaybolup gitti. Dışarıda ablası utanarak içeriyi seyrediyordu. Belki kimseden cevap alamadıkları için herkese soruyorlardı. İçeride bir sürü insan yemek yiyor, dondurma yiyor ama hiç kimse onlara bir cevap dahi vermiyordu. Kale almıyor, yüzlerine bile bakmıyorlardı. Ve bunların çoğu çocuklu ailelerdi.
Size bir şey söyleyeyim; belki farkında değilsinizdir ama tepkisizlik, asık suratlı olmak ya da reddetmek bu çocuklara hiçbir şey öğretmez. Ama belki çocukluğunda sokakta birinden gördüğü bir samimiyet, içten bir gülüş; karşılıksız, sorgusuz sualsiz yapılan bir iyilik o çocuğa çok şey öğretebilir; daha iyi yola girmesine, belki daha iyi biri olmasına vesile olabilir. Bu hayatı onlar seçmediler, onlara öğretilenleri de kendileri istemedi. Sadece onların da bir çocuk olabileceğini, hevesleri olduklarını unutmayalım.
Kimse kimseyi elinden gelenden fazlası için zorlamıyor. Sen ne yapabiliyorsun, o kadarını yap yeter. Belki senin yaptığın iyiliği başkası görür, etkilenir, kalanını da o tamamlar. Tek isteğim daha mutlu, daha sorunsuz, daha rahat bir yaşam sürebilmek için başka hayatları görmezden gelmeyelim. Bakın bugün hayat bana bunu öğretti, o çocuklara gerçekten bakabilmeyi denediğim için.
Bencil olmayalım, yargılamayalım, anlamaya çalışalım; inanın o zaman hayatınız daha yolunda ve daha anlamlı olur. Vesselam...
umutulas
2021-09-03T22:13:36+03:00Çocukların çalışmasında hiç bir beis görmüyorum. Ancak mevzu, gerçekten çalışıyor olmaları. Mendil, sakız vb satan çocuklar esasen duygusallık satıyorlar yani esasen dileniyorlar.
Biz çocukken gerçekten de çalışırdık. Sabahın altısında kalkıp simit, boyoz, börek satardık. Ayakkabı boyardık, çıraklık ederdik. Bunlar karşılığında aldığımız parayı hak ettiğimizi düşünürdük.
Bugün de örneğin, trafik ışıklarında soğuk su satan çocuklar gerçekten de çalışıyor. Yahut kahveye gelip "var mı çekirdek isteyen" diye bağıran çocuklar da...
Sıkıntı şuradaki, artık herkesin çocuğu prenses yahut lord muamelesi görüyor. Gerçek anlamda çalışan çocuk kalmadı, çırak desen yok. İstisnasız herkes dil öğrenme, doktor yahut mühendis olma ve nihayet kapağı yurtdışına atma telaşında. İşte geriye kalanlara da dilenci olmak düşüyor. Oysa pekâlâ, her biri bir yerde çıraklık yapabilirdi.