zamanın deklanşörü alnımıza çarpmasa
öyle hiçsiz bir farkındalıkla kalırdık
cebimdeki son ellilik, olanı biteni anlamadan
aynı gökyüzüne bakıyoruz en nihayetinde
bakmazsak delirirdim
yavaş yavaş soyardım geceyi güne
kuru hava gibi bu his
burnumun direğini sızlatıyor
henüz delirmedim, bu his delirtmez
ancak kanlı bıçaklı olunur
ancak ciğerlerime dolar
ancak ağlatır saba makamıyla
dört’ün on’u
sonsuz bir yalnızlığa teslim ediyor kendini
boğazımdaki bıçaklar battıkça batıyor
senden de ses çıkmıyor
varlığım vadesinin dolmasını bekliyor,
çek kurtul ipimi
senden ses çıkmıyor diyorum
bu benim için kıyamet, sonsuz bir azap
adına her ne acıyı yakıştırırsan
ve yolun düşerse çizersin karanlığı bana da
sessizlik var oldu karanlığında
çarpıyorum durmadan
sevdanın devriminde adını yazdığım duvarlara
kazıdım tırnaklarlarımla görmeyeyim için
son bir sesleniş sana
artık akıtmayacağım kanımı kağıtlara
isminin zikri başka ağızlarda, tövbeli
marteniçka’da akıntıda sürüklendi
son bir sesleniş
son
seni anlattığım son sessizlik