Sen onu bilmezsin

Kirli ıslak bir kedi

Eski bir halının üzerinde

Eski bir sobaya tutunup

Biraz uzağındaki yağmuru dinlerdi.

Bizim kullanılmamış bir odaya

Tıka basa doldurduğumuz ne varsa

Bugünlerde bir bir ayağıma dökülür.

Tanrı bilir elbet,

Geceleri saçlarımda elleri gezinirken

"Uyu" artık dediğini biliyorum onun.

Oysa yeni sürdüğüm rimeli

Baş parmağımla itelerken yanağımdan

"Ben ne zaman öleceğim Tanrı'm?" demiştim.

Duymamış olmalı ki

İki büklüm yuvarlanıyorum hâlâ.

Kapının eşiğine koyduğum yoğurt kovası

Ağzına kadar yağmur doldu.

Sesi aynı ritimde çoğalırken dolup taşanlar

Yeni bir şeyler yazıyorum bu kez.

Tanrı düşünmeden tutup atmış beni dünyaya.

Nereye yuvarlandıysam orası evimdi.

Kimsesiz, buruk bir sokak...

Az once yağmur değmiş ensesine.

Karanlık heybemden tutup

Kaldırdı beni gökyüzüne.

"Bak burası senin ciğerindir." dedi.

Ne zaman bir sigara içsem

Dumanı ciğerime koşar,

"İç belki geçer, geçmezse bulut olur." dedi .

Kaç zamandır ciğerimden dumanlar dökülür.

Bu sokaklar,

Bu evler,

Hep kül...

Ayaklarına değen yağmur

İçimdir bilesin Sona.

Bense bir aptal.

Sana aptal, gözlerine...

Ellerine en çok.

Sirtaki yapar rakı içerim

Bir çiçek düşünce dilime

Sokaklarda mızıka çalar seni dilerim.

Kendi ciğerime yetmezken

Bir bir şiirleri öldürüyorum.

Tanrı'yı da unuttum kaç gündür.

Ellerim hep yakamda.

Nasıl cennete gidilir bilmiyorum Sona.

İçiyorum,

Geçmiyor.

İçiyorum,

Yine... Yine...

Bulut oluyor.

Bir de utanmadan üşüyorum Sona.