Kalbimde kirli bir kan birikti ve onu bir türlü dışarıya atamıyorum. Birisi -en hafif tabiriyle birisi- beni kendimden kötü ayırdı. Kalbimle ve dışarıda dönüp duran dünya ile aramda mesafeler var. Sevgimle aramda mesafeler var. Kendimi bana hatırlatacak birini arıyorum. Belki de başka. Ama karşıma kim çıksa o eski korkular aklıma geliyorum. Kalbimde olan o kirli anlar her yeri ele geçiriyor.


Tam ''Tamam!'' diyorum , kendimi anlatacağım. Birden duvarlarım hiç olmadığı kadar kapanıyor yine kendimle aramda olan o derin, o ıssız boşluğa geri dönüyorum.

Acı çekip cehennemi boylaması gereken kişi benim. Yine de henüz değil. İçimin ateşi dışarıda olup bitenleri kaplamıyor. Tamamen ateşe büründüğümde cehenneme koşa koşa gideceğim. Benim ateşim buradan çok!


Nefesim kesiliyor yine de garip şekilde hayattayım. Dik durabileceğim çok an kalmadı. Öylece bekliyorum. İnsan son gelince anlar, bir cehennemin artık kendini yakacak kadar harlı olmadığını anlar.


Dünyada ki herkes gibi yaşamak için başkasına ihtiyaç duyuyorum bunda pek öyle utanacak bir şey de yok. Ama başkalarıyla baş edecek enerjiyi kendimde hiç bulamıyorum. Hiç beklemediğim tepkiler gösteriyorlar. Herkesin çevresinde kendi kendine örüp altında çaresiz beklediği duvarlar var. Herkes hiçbir şeye aldırmaz numarası yapıyor, benim gibi. Daha ilk adımda bana tuhaf diyorlar, onlar gibi olduğum için. Bende tanıdık bir şeyler gördükleri için.


Kalbimde biriken kanı görüyorlar, tanıyorlar. Ama bana sürekli hiçbir ülkeye ait olmayan bir dille kendimi anlatıyormuş gibi davranıyorlar. Olur olmaz konuşuyorum gibi, çiçekten-böcekten bahsedenmişim gibi. Saçlarımı, tırnaklarımı en kökünden kazımak istiyorum. Her şey görünenin ardında olup bitiyor. Kimse kimseye değmeden, çirkin düzenin yasalarına uygun.


Sonsuz bir serinliğe ulaşmak üzereymişim gibi, hafif bir bedene sonunda sahip olmuşum gibi, uçuk bir mavi beni ele geçirmiş gibi bu ateşe alışmayı bekliyorum. Barışmayı bekliyorum.