Kış geliyor,

Soğuğu, aralık bıraktığım kapıdan sızıyor.

Önce parmaklarım irkiliyor, sonra tüm vücudum.

Isınmak için yolları geçiyorum. 

Bazı anıları, kişileri ve okul sıralarını düşünüyorum.

Her sığındığım hatıra arkasını dönüyor bana.

Şehrim yok ve ülkem kar altında.


Karın romantikliği yıllar öncesinde kaldı,

Hayatta kalma güdüm önce bütün hayallerimi, sonra sevdiğim bibloları parçaladı.


Beni çocukken büyüleyen o geleceğin ışıl ışıl kimyası tuzla buz oldu.

Ülkem mutsuz, ben darmadağın ve yaşanacak iyi hiçbir şey yok ufukta.


Benimki yaşamak değil, sürekli kendini yenileyen bela bir baş ağrısı,

Bunun sonu olmaz, bundan bir yaşam filmi çıkmaz.

Aklımı kaybediyorum bazı sabahlar, özellikle kış geldikçe.


Cıvıl cıvılım bazı sabahlar,

İnsanları selamlıyorum görünce,

GÜNAYDIN! -BENİ LÜTFEN KURTARIN-

Çekip gidiyorlar. Ben olsam ben de zaten kalmazdım.


Kırılmıyorum,

Herkesi anlıyorum.

Bu herkesi anlamakla ben ne yapacağım?


Seni anladım,

Her yıl değişen başka senler

kardeşimi, karşı komşuyu, bakkalda para üstünü vermeyen kafası gidik yaşlı amcayı.

Kendime olan gaddarlığımı kenara bıraktım,

Sizi anlamak kendimi anlamaktan kolaydı.

Keşke elinizden tutup sizi sızınızdan kurtarabilsem!

BENİ KİM GÖRECEK?


Sizi görmek birikim yapılacak vefalı bir kumbara değil,

Öğrenemedim.

Yine de size kırılmıyorum.


Bir tek kendime sonsuz gaddarlığım.