Yığılıp kalmışım gecenin koynunda

Etrafı sarmalayan sessizlik uykusu

Sessizliğe meydan okuyan düşüncelerin dilemması

Karara bağlanmaya çalışmanın yorgunluğu

Nankörlüğün yüzüme bir yumruk gibi çarpışı

Moraran suratımla aynaya bakmaktan çekiniyorum

Aynada bir beden görüyorum

Kemikleşmiş bir hapishaneyi andırıyor görüntüsü

Hapsolmak bedene ve yitirmek özünü

Ruhunu aramak doludizgin

Zaten insan neden arar ki

Kaybetmesi değil midir onu aramaya iten

Ben bulamamanın hüznünü barındıyorum

Nankörlüğüm ki en büyük yenilgim

Yine ve yine tükenişim hayat karşında


Kalbim

toprağa gömülmüş bi tohum sanki

Karanlık, nakıs, verimsiz ve soluk


Kurumuş çölde suyu aramanın umarsızlığı meselesi

İçi koflaşmış ilişkiler

Kendine bigâne insanlar

Derinlerde bir acı

Herkesi hücrelerine kadar kemiren ızdırap

Bitmeyen baş ağrıları

Bir gençliğin solması en güzel çağında

Hengâmeden kendini tecrit etmeye çalışan ben

O benin hayat bulmaya çalışan çırpınışları

Duy artık sesimi...


Maziyi canlandıran bir takvim yaprağında kalmış aklım

Zihnimden bir sel gibi geçen hatıralar

Selin akıntısına kapılıp

Bilmediğim yurtlarda buluyorum kendimi

Yurt ki ben ondan içreyim, o benden içre değil

Bir yığın kasvet ve binbir kaygıyla

Korkaklığımın cesaretsizliğine terk ediyorum kendimi

Yeni doğmuş bir bebek korunmasızlığını taşıyorum içimde

Beyhude tesellilerin esiri olmaktan kurtulamıyorum


Ben bu kendimle ne yapacağım sahi

Sahi ne zaman bitecek bu münakaşalar

Bu yabancılık ve olmamışlık ürkütüyor beni

Bir kapının aniden gelen bir rüzgârla çarparak

Öfkesini infilak edişini dinliyorum

Kulaklarımda çınlayan bir yankı

Bu yankıya kulak kesilmiş bedenimle

Ayaklarımın götürdüğü yere doğru yol alıyorum


İstemek ve istememeklerin kavgası başlıyor havsalamda

Tüm vurdu kırdılar dağıtıyor beynimi

Zaten ben ne biliyorum ki...