Uykuya dalmak ne garip bir şey. Öyle hissediyorum ki hem saatler geçmiş, hem saniyeler. Hiçbir zaman dinlendiğimi hissedemediğim uykular. Rüyalarımda, gerçek dediğimiz hayattan daha çok yorulduğum uykular. Aklımı bulandırıyor uzun zamandır. Uyuduğumuzda gördüklerimiz mi yalan yoksa tüm gerçeklerimiz rüyadan ibaret bir hayal mi? Ne zaman bunlarla kafamı kurcalamaya başlasam sonsuz bir yolculuğa çıkıyor beynim. Tüm evreni anlamak kadar imkansız kafamdaki soruları çözmek. Asla bitmeyen sorular. Zamanla insanı delirmenin sınırına getiren sorular. Hayattayken öğrenemeyeceğim besbelli. Emin olsam ki sorularımın cevabı kanımın akmasından geçiyor, bir damla kan bırakmazdım bu gereksiz bedende. Ne işe yarar ki insan düşünmedikten sonra. Düşünüp düşünüp delirmeyeceksen ne işe yarar seni özel kılan beynin? Karanlıklardan gelen sorular. Bir yerden bir ses duymak istiyorum sadece. Herhangi bir yerden anlamlı ya da anlamsız bir işaret. Pes etmeden gideceğim üstüne, varana kadar. İlah olmak bu hayatta ne büyük bir lütuf. En bilgelerin bilgesi olmak. Tüm bilgilerin yaratıcısı hatta. Kimdir buna sahip? Veyahut neden ben değilim o varlık? O kimdir, neden seçilendir, seçeni kimdir? Seçim yoksa eğer, diktatörlüğün hüküm sürdüğü dünyada ben neyin adaletini aramaya gönderildim? Bir seçim varsa adayım tüm arayış çabamla, bir seçim yoksa boşa yaşamışım bunca ağır soruyla.