Kendimi tanımsız ve aidiyetsiz hissediyorum çoğu kez. Üzerime giyindiğim birçok kimliğin arasında sıkıştım. Olduğum yeri/kişiyi sorgulamanın usanç verici hissizliğini yaşarken bir yandan teslim olma kaygısı güdüyorum. Düzene teslim olma, akışa teslim olma, sıradanlığa teslim olma derken basit bir yaşama teslim olmanın kaygısını çekiyorum aslında nicedir.
Sorgulamalar bittiği anda insan teslim olmuş sayılmaz mı? Neyi niçin yaptığımızı bilmediğimiz her an düzen bizi esir alır. ‘Sorgulama yap, mantık yok kurallar var’ gibi ucuz sloganlara biraz daha yem oluruz. Biraz daha sıradanlaşır biraz daha silikleşiriz. İstediğimiz yerde olmadıkça kendimize ihanet ederiz. Kendimize ihanet ettikçe çoğullaşır, topluma karışır, tekilliğimizi kaybederiz. Tüm bunlara direnmek için olduğum yeri defalarca sorguladım. Sahiden burda mı olmak istiyorum? Ben sahiden bu mu olmak istiyorum? Henüz bir cevabını bulamasam da ait olduğum gerçeklikleri sorgulamaya başladığımdan beri huzurumun olduğu pek söylenemez. Çünkü emin değilim. Emin değilim ve eğer bu sorulara hayır cevabını verirsem ne yaparım? İstemiyorum, burayı, bunu, bu hayatı istemiyorum dediğim vakitte ne yaparım? İnsan bir şeyleri nasıl değiştirir, hayata neresinden tekrar başlanılır? Bu sorulara gerçekçi bir cevabım yok. Bana kalırsa insan alıp başını gitmeli. Her şeyi geride bırakacağı yeniden bir şeylere başlayacağı bir yere gitmeli. Ama biliyorum ki bu genel için pek sahici bir çözüm değil bu yüzden sessizleşiyorum.