Kişinin kendisini tedirginleştiren kitabı yarım bırakması, iliğini kurutan ve içindeki korkuyu azgınlaştıran ümitsizliğinden geliyor, diye yazmak isterdim. Genelleme yaparak doğru bir gözlem olduğunu ve hakikatin bir parçasını gösterip göstermediğini öğrenmeyi isterdim. Fakat aradan geçen onca zamandan sonra başkalarının diş çürüğü kokan nefesinden duymaya daha istekliyim.

Belki öyle değildir, belki de yarım bırakılan her kitap ne türlü serüven barındırırsa barındırsın, okuyanın belleğini geçmişte kavurur; geleceğin düşünde acımasızca kıvrandırır. Şimdiyse pervaza dayadığı elinin kupkuru parmaklarında bir sigara tutarak ılık ılık yaşlar döküp, hüzün doğuran gözlerini dişleri sıkılı vaziyette, sol kolunun yeniyle kuruluyordur.

Bense duyduğum zaafın zor düzene girmesine aldırmadan kitabımı okumayı tercih ederim. Belki ardı ardına sigara yakar, dumandan rahatsız olduğunu belli eden kedim kokusunu almasın diye, havada bir iki basımlık parfüm gezdirirdim. Yüreğimin içindeki ateş, aklımdaki barutu saman sarısı alevlere çevirmeye her daim heveslidir -ki buna benim engel olmam kabil değil-. Asfaltlı yollar, şehrin binaları, bir merdivenin basamakları, her vakit yağabilecek yağmur, yüzünü görmeme lüzum olmayan "kızıl saçlı amazon" kadın ve en acısı çocuklar, içten dışa doğru bir firar yangını başlatmaya kâfidir.

Kaçsam, yine sıkışıp kalacağım bu birbirlerine elektrikli tellerle bağlı hatıraların, kaşınan dişleri arasında.

Birkaç yıldız benim için yas ilan etmiş olsa, omzumdaki yükü tanıdık birine duyulan minnet ile bırakırdım. Ellerden öper, gözlerden halimi görmelerinin medetini umardım. En küçük yaşam hevesim, iblisçil bir suretle bu yastan vazgeçmenin zamanı geldiğini anımsatacak mıdır? Dilediğim yerden gülmeye, katıla katıla kahkaha atmaya ve artık unutuşun gerekli olduğu zamanı hatırlatır mı bir şeyler? Unutmak mümkün mü? Mümkün mü izlerini silmek? Mutlu olma şansımı yitirmişken yeniden kavuşmak mümkün mü?