Yataktan kalkmanın en zor yanı nedir bilir misin? Yorgunken kalkmaya çalışmak. Uzun yıllardır var bu yorgunluk bende; biraz genetik, biraz dogmatik ya da adı her neyse işte. Yorgunluğu tanımlama çabamdan çıkan bir yolculuktayım bugünlerde. Hemen hemen herkesten uzakta sadece bir düzine kalemin olduğu buruşuk saman kağıtlarının arasında bir çanta taşıyorum gündüzleri. Kağıtları düz sevmem. Saçlarımı da. Ya da yatağımı. Kısacası düzenin içine girebilecek her şeyden nefret eder ve onları dağınık bırakırım. Düzgün olan şeyler bana yolunda gitmeyen hayatımı hatırlatıyor. Bulmacalardaki parçaları hep yanlış eleştiririm. En kıskandıklarım onlardır benim bu hayatta. Kim bulabilmiş öteki yarısını, onu tamamlayanı -ki onlar bulmuş- kim vermiş bu hakkı onlara? Ben değilim. Ben hiç olmadım. Kararlar almadım. Karar verici olmadım. Uzakta bir yerlerde sevgilim vardı mesela, bilmiyorum, hala sevgili miyiz? Neyse işte usta, bana bir yarım daha... Neyse işte, bir gün evdeyim, pencereden dışarı bakıyorum ama perde kapalı. Bizim gibiler böyle izler dışarısını. Herkesin gördüğünü görmeyi sevmeyiz biz. Bizim gördüklerimiz duyduğumuzdur, hissettiğimizdir. Mesela dışarıda köpek havladı değil mi? Mesela yani, biz görmeyiz köpeği siyah mı, alaca mı? Fark ettim, beyaz dememi bekledin ama ben sevmem beyazı. Hem toz tutar hem leke. Zaten hiç anlamam, neden masum insanlara beyaz rengi verirler? Çabuk kirlenir bir kere. Neyse, ben ne anlatıyordum? Evet, şey, köpek demiştik değil mi? Sahi, köpek hangi renkti? Sesi kuvvetli geldi, kesin dişi. Erkek biraz gösteri olsun diye bağırır ama dişinin canını birileri sıkmış galiba, yoksa bunca alamet bağırmazdı. Senin suyunu verdiler mi? Canlan biraz yahu. Her geldiğimde boynun bükük. Yetim evlat gibisin. Tamam, anladık, derdin büyük ama biz de az kavrulmadık, anlarız pişenin halinden. Neyse işte, amaç karın doyurmak değil mi, doyduk sonuçta. Şimdi diyeceksin ki ne bu acele ölüme koşar gibi. Ölümden değil, sorunlu insan olmakla alakalı, sen bilmezsin. Sana dedim ya, demin biz kimsenin görmediğini görmeyi severiz, kimsenin duymadığını hisseder, duyarız. İşte dile getirdikçe de kimilerini boğduk, kimilerini nefret ettirdik. İşin sonucunda da sorunlu insan yaftasını da yemiş olduk. O zaman sana hayırlı geceler dilerim çilli begonya, yarın geldiğimde daha canlı ol. Hayat kısa ve sen ölmek üzere gibi duruyorsun.