Yalnız değil yalın kalınca kavuşur insan kendisine. Aklından göğsüne iner. Odasına, düzenlemekten dağıtmaya bıkmadığı mahzenine atar kendisini. Herkesi gözünde ağırlayıp kendisine dışarıdan kapadığı o kilitli yere iner. Gözyaşlarının alnına aktığını hissetse bile gözlerinde yer açabilmesi için göğsünü boşaltması gerektiğini anlar. Göğünü göğsünde taşımayan hiç kimse kuşlara vatan olamaz. Sadece durak olur. Ama bazen o kadar çok bekler ki insan, kuşların uçmak için göğe değil, sadece kanada ihtiyacı olduğunu düşünmeye başlar. Kendi kaderime bile sır olmuşken ben, kimin avucunda sır oldun bilmiyorum. En çok olduğun yerde en az kalışına değil de çok kaldığın yerde az oluşuna yanıyor olmam da bana haksızlık…