Şöyle alıp kalbimi, hüzünlü şeyler yazmaya bayılıyorum. Dünyadaki en duygusal benim. İçimde fırtınalı aşklar yaşanıyor, o aşk şarkıları, hepsi benim kalemimden; hani o acıklı kitaplar, ağlamaklı filmler hepsi benden. Kendime dönüyorum. Anlam yüklemiyorum şu sıralar birçok şeye. Öyle günlerce falan da düşünmüyorum. Zihnimde bitmişse kalbimden geçerken üzerine çizgiyi atıyorum. Tamamladı. Durup ince şeyleri düşünmüyorum. Özür dilerim. Gülten Akın seni seviyorum. Deli Kızın Türküsü; lisedeyim, çıktım tahtaya, elimde iki sayfa, bayağı uzundur bu arada, normalde ezberim kuvvetli de ezberlememişim. O şiirde beni çeken bir şeyler vardı. Tüm sınıfın gözlerinin içine baka baka okudum. Güzeldi. Özlüyorum. Gerçekten bazen çok özlüyorum. Daha çok o anlarda olmak isterdim. Her şey geçiyor her şey. O an dursaydım. Ve bir gün biteceğine inansaydım. Hani hep diyorlar, istersen yapamayacağın şey yok; yok, bence o iş öyle değil, mesele inanmakta. Daha çok inanmak isterdim. Mutlu yarınlara inanacağıma o günlerime inansaydım. Birçok kapı açılıyor, sonra tek bir kapı kapanıyor suratına. Özünde yaşamak, dozunda yaşamak. Bütün mesele anda. Ama şu işi bir çözsek. O beklenmeden gelen kimseler, neden yanlış zaman seçiyorlar?