Tikel bir tat kırmızıya çalan,
Yalnızca bir zerresi hayatın,
Ve dahasını bilemeyiz...
Bana bir hikaye anlat,
İçinde öyle bir yalan olsun ki
Hayatın gerçekliğine güleyim.
Öyle bir bitsin ki sonu,
Donup kalayım,
Bana bir şeyler yap,
Ki donuk hâlimden kurtulayım.
Benim yanacağım ateş senin günahlarının kömüründen olacak.
Aşkı ittiğim ellerimle boğacaklar beni,
Benliğimde oluşan yaralara örecekleri duvarlar tuzlardan oluşacak,
Korkunç bakışlarıyla bakacaklar gözlerime,
"Ne var" der gibi bakabilecek miyim?
Ey bütün ruhların sahibi sevgi,
Benim ruhuma sahip çıkamadın.
Ben bu yüzden çektim elimi sizden,
Bu yüzdendir donuk bakışlarımın önemsiz samimiyeti.
Bir harita buldum, rehber ettim kendime,
Baktım, bir tarafı beyaz, bir tarafı siyahtı.
Parçalarına ayırdım, ceplerime doldurdum,
Oysa her şeye beyaz tarafından bakmak daha rahattı.
Ve ne de olsa sevdim seni,
Kaşlarımı çatarak sormadan kimsin diye.
Canından geçecek kadar sevdiği kimsesi kalmamışsa insanın,
İşte o zaman yalnızdır.
Ben değilim ama
Dillere efsane olan yalnızlık o yalnızlıktır asıl.
Kaç insan sevdik, kaçından nefret ettik,
Her birine yeni adım atarken, uzaklaştığımız kendimizmişiz meğer.
Ve kimsede tatmadıysak o şarabı eğer,
Bitsin bu şiir, hayatlarımıza benzesin,
Bizse sallanalım kıyılarda,
Sözde hayatımız boşuna geçmesin.