Önce ışığı sonra gözlerimi
kapatıyorum karanlığa dair kafesleri
insan uçmaya az kala
tökezlemiş umut.
diz çökmek için yaratılmış
ayaklar ve onların
yürüyüşünde her anın yeni kurbanı
tüylerce ölüm.
bakmanın bittiği yerdeler
anılar,
bakmanın yokluğu çizdiği tuvalde
her ölüm yıkanmış giysidir biraz
Tanrı'nın renkleri hep siyaha çıkar.
insan uçmaya az kala.
Az yaşamanın korkularını karşılar
ses uyanmaktır, direnmektir
ağaçların özgür oluşuna,
bu yüzden kavga koşuldur
korkunun yaş almasına.
ben uçmaya az kala
ellerine oyuncak tutuşturulmuş
kazara çocuk,
ayaklarım hamurdur, annem teriyle yoğurur
sabahına çıkamadığım aşklara.
uçmak düşümün ekmek yarısı
açlığımla kırılan oyuncak yarası,
düşürür beni hep
yalnızca bir rahimden ibaret olmayarak
ayaklarım hamurdur benim,
düştüğüm yerlerden tanır beni
Susmanın lekesine alışanlar.