I

evire çevire eskittiğim eskizleri

çerçeveletip çiviledim çehreme

bilemezdim yelle esip gideceklerini

 

alışılagelmiş duvarlardan sıkılınca

yıldız altı meyhanesinde bir oyun

kabzasından çekip sahneledim

alışılagelmiş silah ve kurşun

yetmişten sekme bir viski söyledim

çiğnemeden istedim kelimeleri

-yüzerek gelmedim ya aşk olsun

ben bir yerlerde unuttum teknemi

-rica ediyorum bayım, önce siz buyurun

 

II

defterime çiziktirdiğim resmin eskidi be nadide

bırak bu bakışları sırası mı şimdi

acele et, bizi bulamayacakları bir yere gidelim

-vallahi “atlamayacağım” iskeleden bırak elimi

ceplerimden ve belinden çekilsin elim

sokaklar dalkavukluktan çekilsin veya

veya hapset beni etçil bir martı kanadına

pençelerinden kurtulmak istersem namerdim

 

yirmi bahar biriktirdim ölmek için

yirmincisinde kurşuna dizilir gibi vuruldum sana

sonrası malum

ne kadar günahım varsa yolundan sapmış

her biri için bir çiçeğin ayaklarını kestim

akşama kalmadı denizin dengine eşittik

ve ihlalden bir fazlaydı

hilal üstünde kalmış bir kuru gelincik

 

III

yedi katına göğün hamak kurdum

bazı vakitler orada demlenir, şiir okurum

güneşin kabağında kavrulur ten

ben avucunda bir yerlerde kaybolurum

-susmak cerrahi bir ameliyat değildir nadide

hududu yoktur içinde demlenen korkunun

-gökyüzü diyordun evet, gökyüzü

onun dahi varmışlığı bellidir ezelden

yalnız sonsuzlukta tanrı ve biz

bu istanbul yokuşlarında gazelden

ölmek için sebep biriktirmekteyiz