Sonsuzu düşünmek adına.

Seni sonu olan bir akılla düşünüp, dakikada 60-100 arasında kaburgama çarpmazsa bir anlamı olmayan bu kalple nasıl sevebilirim? Sen, beni benim için müthiş sayılabilecek bir sistem ile yaratıp sevmemişken, ben sana göre kusurlu ve aciz bu halimle Seni nasıl sevebilirim?

Muhakkak her şeye olduğu gibi buna da bir cevabın vardır ve Sana inananlar cevaplarına da inanmak zorundadır. Boyun eğmek zorundadır, teslim olmak ve yakılmak zorundadır. Yakılmak olarak düşünmeyelim ama yakınıyorum Sana.

Hani göstereceksen kendini puştlara, zalimlere göster diyorum. Beni de bir kulun say. Koyun say beni de ötekiler gibi. Ben yirmi dört yaşında eşek kadar kadınken bile Seni o kadar seveyim ki boyun ne kadardır, uçakları geçer mi onu düşüneyim mesela. Gri eteklerin taştan olduğu halde nasıl bir ''Ol'duruşun'' ile havalanır? 

Biz Seni neden sevemiyoruz, neden bu sonsuz hazine ile orada kalmadık dolanıyoruz avare? Şimdi dünyada bir tabir var: "Deniz, kum, güneş. Ee noldu yani, he geldik ne oldu?''. Mesela geldik yanına. Sınavı geçenleri aldın, ötekileri attın zebanilerin yanına. Ee yani? Bilmemek ayıp değil o bakımdan soruyorum. Anneannem mesela Senin kitabını melekler yazdı sanıyormuş. Biraz daha geriye gitsek bizimkiler başka birine inanıyor çıkabilirler her an. Şimdi aldın bizim Melek hatunu kolunun altına. Yazarı bilmiyormuş, anlamını da... Ama çokça okumuş kitabı. Cennetten mekanı kaptı diyelim. Ee sonra? Yaşadık gittik öyle teraslı manzarada. Ya tamam da sonra? 

Bilinmek istedin bildik Seni. Ama Sen tüm bunları bizi orada var ettiğinde de yapabilirdin. İnanmaya programlardın bizi de. Sonra sevmediklerini yakardın. Tüm bunlar beni daha çok sevme diye yazılmıyor Allah'ım, yok öyle bir şey. 

Sana sadece demek istiyorum ki. Sen sevmedikçe biz zaten yanıyoruz. Yandık diye daha da yakıyorsun. Biz zaten zayıf olanlarız belli ki. Biz yanılmış olanlarız. İlk kez geldiğimiz ve zaten tek başımıza insani ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayacak kadar aciz yaratıldığımız bu yerde nasıl hatasız olabiliriz. Yani afedersin ama altımıza sıçarak geldiğimiz bir dünyada mükemmel olmayı nasıl bulabiliriz. Nasıl yanılmadan yürüyebiliriz? Affet beni ama sanki zaten en başından hoca* bize takmış gibi. Ya buradan yanmadan çıkmak mümkün mü? Bak mesela şu dediklerim bile bir kışlık odun eder. Allah'ım bırak ben Seninle konuşayım, odunlar boşa gitmesin. Sen bütün ihtiyaç sahiplerinin işlerini halledersin, bu odunları kuzinesi olan bir eve gönderelim...

Yanmadan önce biraz konuşalım isterim mümkünse.