tanrı gider
tanrı gitmeleri hep vardır
senin işin bu mu diye sorsan ona
tanrı tanrılığını yapar
ki dargın bir cesetin dumanı üstendir, bahuru
herkes biraz alır parçalanmış cesetten
ben de öyleydim galiba
sıkıştırılmış, bukulmuş, pili sökülmüş o zamanlarda
geriye bakmaya yeltenmediğim inançlarımla
meydandaki çeşmeye kadar
kuşanırdım zagrosu
sonra kuru soğuk sızardı alçısız tenimden
karşılaşmayayım çitlerden atlayamayan geyiklerle
görsen için burkulurdu,
burkulurdu herhalde
ben de hiç rastlamadım koşarken bir geyiğe
koşmak istiyorum, koşmak
deliliğimi gizlemek işlenmemiş sedeflerden
şimdilerle o gizliliğin delilini düşünüyorum
o deliliğin başatı nedir
sedef kitabı yakarken göz çukurların aydınlanırdı
görsen nasıl parlardı,
herhalde parlardı
ben de hiç yakmadım sedef bir kitabı
ne zaman koşmak istesem
aksilik bu ya
bardak kırılırdı, süt biterdi evde
burda bekle denilip gelinmezdi
küçülüp bir kibrit kutusuna sığardım,
nasıl yakılır o kibrit bir çığ üzerine gelirken
tuttum, medet umdum gümüş künyeden
yaratılışımın aksine acizliğimden mi
sorgulama diyor inançsızlığa ruhban biri
tanrı gitti işte diyorum
belki ölmedi ama
gitti.